Allah bize Kuranda Müslüman olun, İslam’a uyun diye isim takmışken neden Sünni, şii, Hanefi, Şafi, Maliki, Hambeli’yiz diye ayrılıp, Allahın bize verdiği Müslüman ismini yetersiz görüyoruz. 3/Ali İmran102 “Ey iman edenler, Allahtan, Allaha yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” Yine, 22/Hac78 ”…Allah, gerek daha önce gelmiş kitaplarda, gerekse Kuranda size Müslümanlar adını verdi…” 27/Neml 92 “Bana Müslümanlardan olmam ve Kuran okumam emredildi.
Artık kim doğru yola/dine gelirse yalnız kendisi için, kimde saparsa ona de ki, ben sadece uyarıcılardanım.” 41/Fussilet 33 “İnsanları Allaha ve İslam’a çağıran, iyi iş yapıp ve ben Müslümanlardanım diyen kimin sözü daha güzeldir.” Önce Kuranı parçalayıp, sonrada ellerindeki parçalarla övünüyorlar. Sünniyiz Hanefi’yiz, Şii’yiz, Şafi’yiz deniliyor. Allah ise siz Müslümansınız diyor, biz bölünüyoruz. 23/Müminun 53 “Ne var ki, insanlar kendi aralarındaki işlerini din görüşlerini parça, parça böldüler ve her gurup, kendilerindeki bulunan Zübür’le, fikir, görüş ve davranışla sevinip öğünmektedirler.” Müminun 54 “Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile baş başa bırak.”
Allah ayette, beyne hüm Zübüra, Zübür diyor, fikir, görüş, fırka, davranış. 30/Rum 32 “Küllü hizbi- Dinlerini parçalayan ve bölük, bölük olanlardan olmayın. Bunlardan her fırka, gurup kendilerinde olan görüş ile övünmektedirler.” 6/Enam 159 “Dinlerini parça, parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur.
Onların işi ancak Allaha kalmıştır.” Ne yazıktır ki, İslam dünyasının büyük bir kısmı ve bizim ülkemiz Türkiye böyle bir felaketin kucağına düşürülmüştür. Konuşulanlara bir bakınız, Kurandan ve Kuranda ki İslam’dan başka her şey anlatılıyor.
Ne yazıktır ki, Kurandaki, İslam’ı anlatanlar azınlıktalar Allah, fırka, görüş, guruplara ayrılanlara Zübür ve hizb derken, Resulümüz ve sahabeler de fırka, görüş, guruplara ayrılanlara mişna ve mişnacılık diyorlarmış.
Kendilerine böyle kolay, açık ayetler bildirildiği halde, Resullerin ölümünden sonra, aradan zaman geçince insanlar arılığa düşüp, tek olan İslam’ı zübürlerine (ayrı, ayrı görüşlere, kitaplara) bölmüşler ve her fırka, kendi anlayışına göre kitaplara, mezheplere, tarikatlara, cemaatlere uygun hadis kitaplarını İslam’ın kaynağı yapmışlardır. Bu guruplarda kurtulup Allahın tevhit dini olan tek İslam’a, tek ümmete, tek Kurana teslim olmaktan başka bir yol yoktur. Ümmet kelimesi Kuranda çok geçer, Kurana göre, insan nesli, her Nebinin ümmeti, bütün insanlıkta bir ümmettir.
Her insan topluluğu, her Resulün ümmetidir. Muhammed ümmeti de bütün insanlığı kapsar. Dar çerçevede değil genel/geniş çerçevede yani genel bütün insanlığı dar çerçevede kelime-i Şahadet getirip inananları kaplar. Her Resul/Peygamber, istisnasız herkese rahmettir.
Ümmet kavramı içine, sürüngen veya uçucu tüm hayvanları da birer ümmet sayar. 6/Enam 38 “Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla uçanlarda ne varsa hepsi ancak sizin gibi ümmet ve topluluktur. Biz o Kuranda hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Hepsi toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.” Ümmet kavramı Kuranda 1)canlı topluluklar, 2) insan toplulukları, 3) bir Nebiye bağlı topluluk, 4) bir Nebinin ümmeti içindeki alt guruplar. Resuller tebliğ için gönderildiği tüm insanlara nebidir. Resuller ısrarla kendilerini ilahlaştırmamak ve aşırı övgülerden uzak tutulmalarını istemişlerdir.