Hüsamettin Urfalıer

Ülkemizin Kültür Mozaiği: Kayseri-3

Hüsamettin Urfalıer

Kayseri’mizi deprem bölgelerinden şehrimize göç eden afetzedelere de tanıtmak amacıyla bu yazı hazırlanan yazımda Kayseri kültüründen küçük örnekler verelim; malum; Kayseri pastırmasıyla, sucuğuyla, Mantısıyla tanınmış bir iç Anadolu Şehridir. Mantı deyince akla Kayseri ve Kayserili gelir. Şüphesiz Türkiyemizin her yöresinde mantı yapılır ama bir başka olur Kayseri mantısı. Bu özelliği ile de dünya literatürüne “Kayseri Mantısı” diye girmiştir, mantı. Birkaç çeşidini sayacak olursak; Etli Mantı, Tepsi Mantısı, Pıravı Mantısı, Yağ Mantısı gibi isimlerle anılan birçok çeşidi vardır. İşte bu denli meşhur Kayseri Mantısı üzerine söylenmiş sözler ve yazılmış şiirlere sık rastlanır. Bende sizler için bunlardan birisine yer vermek istiyorum.

-MANTINAME-

(1)                                                                                   (2)

             Seni yiyen doyduğunu bilmez ki                                            Kıyma ile macun olur soğanı

              Benim haftada bir kaygımsın mantı                                   En makbulü ufak ufak olanı   

              Bezisine çevirerek basılır                                                  Kırk tanesi bir kaşığa dolanı

              İnce nazik yufka gibi yassılır                                                Duvakla örtülü gelinsin mantı

              Hazırlanır köşe bucak kesilir                                               Kimselerin değil benimsin mantı

              Etli kıyma ile dolarsın mantı

               Tahtayla köşeye konarsın mantı

                                      (3)                                                                                    (4)                

                  Örtünün altında bekler bucakta                              Sana birde yayık yağı olursa

                  Suyun kaynar, kazan ile ocakta                               Misafirler bağdaş kurup otursa

                  Körpe bebek bağırıyor kucakta                             "Bana tahta kaşık” diye bağırsa

    Kınalı parmakla dolarsın mantı                              Yoğurdun üstüne sumağı ekerim mantı

                  Pişmeden beklersen, solarsın mantı                     Suyunu bağrıma dökerim mantı

(5)                                                                              (6)

     Pasaklı kadının yenmez mantısı                                         "Gelin mantım" desem, duvağın benzer

                             Pişmeden yapışır, üç, beş, altısı                             "Sarımsaklı yoğurt" üstünde gezer

                  Onları pişirince mahvoldun mantı                                     Senin ilk yiyenler canından bezer

                  Ustanı bulmazsan mahvoldun mantı                                  Batmanınan suyu, içirin mantı

                                    İnsanı kendinden geçirin mantı

          (7)

Gadan alsın senin baklava, börek

Gurbanın olsun yağlama, çörek,

Ölmeden yüzünü bir daha görek,

İnan yemeklerin şahısın mantı,

"Yüzü çil, duvaklı ahusun mantı.

 

            Kayserimiz, zirvesinden kar eksik olmayan heybetiyle tanınmış (3916 metre yüksekliğinde) Erciyes dağının eteklerindeki ve çevresindeki bağlarıyla da tanınmış güzel bir beldedir. Şair Arif Nihat Asya'nın (İstanbul, Süleymaniye Camiine) atfen söylediği gibi;

 

"Dağ parçası kubbeler, ufaktan, iriden,

Gel haşmeti gör, yandan ilerden, geriden,

Bir mucize devrinde, Sinan Erciyesi,

İstanbul’a dikmiş getirip Kayseri'den"

Erciyes dağına beslenen güzel duyguları tasvir eden bir şiire aşağıda yer veriyorum;

-GÖNÜL ERCİYESTE’dir-

  1.                                                                    (2)

           Dağlarda bağ yapılsa, gönül Erciyes’tedir.        Cananı içdi ab-ı hayatında canımız,

           Bağlarda aşk açılsa, gönül Erciyes’tedir.           Şirinde cama dolsa, gönül Erciyes’tedir.

          Sözleşti goncasıyla, güneş yüklü gülşenin,          Biz yar-inur cemali bu yarlarda görmüşüz

          Dallarda ay asılsa, güneş Erciyes’tedir.                          Firdevse de çıkılsa, gönül Erciyes’tedir.

         Biz böyle muhteşem gül-i beyzayı kokladık,       Biz şiire böyle dağ gibi, manzume almışız

         Buy-i irem saçılsa, gönül Erciyes’tedir.                           Şehnameler yazılsa, gönül Erciyes’tedir.

              Feyz aldı ruhumuz, O berin zirveden bizim

              Dünyanın arşı olsa, gönül Erciyes’tedir.

 

            Bağcılık, yaz aylarındaki aşırı sıcakların etkisiyle çok gelişmiş, bundan, 40-50 yıl önceki bağcılıkla bu günkü bağcılık arasında çok farklılıklar meydana gelmiş. eskiden ulaşım zorluklarını ifade eden şiirler yazılmış, şarkılar söylenmiştir (Germir Bağları, Erkilet Güzeli vs gibi). İste o zorlukları ifade eden bir şiire aşağıda yer veriyorum.[1950-1960’lı yıllara kadar bağlara ulaşım kamyon kasalarında, at veya eşek ile yapılırmış. Boz eşek destanı da o yıllardaki bağcılar tarafından söylenerek günümüze kadar gelmiş.]

BOZ EŞEK DESTANI

  1.                                                                             (2)

Altı Saatte alır yolunu Talasın                        Kulakları benzer nali tekine

Ver uğruna mantı suyunu yalasın                              Binbir sinek iner kalkar süksünün köküne

Dürt boynuna her yerleri kanasın                              İnince bayırı çıkamaz dikine

Vay bununla tipilerde kalasın                        İlahi, eşek aç kurtlara kalasın

                              (3)                                                                            (4)

Sırtında iken istemez silah                              Üstüne binince istemez beşik,

La havli dersen bulursun felah                       Asla suratında yoktur yakışık,

Kafasına vurursan işlersin günah                              Gözleri çapaklı kulağı düşük

Dürt boynuna her yerleri kanasın                               Vay bununla tipilerde kalasın

                              (5)                                                                              (6)

Arkadaşlar gitti bizden iradı                          Eve varınca arpada gözü

Yumuşak kuma yatmak bunun muradı                       Kaldırıma çıkınca, sızılar dizi

Hırış huyu neyse, ille gavur inadı                  Yorulmuş, takati kalmamış özü

İlahi, eşek aç kurtlara kalasın                                    İlahi, eşek aç kurtlara kalasın

                                                                        

      (7)

             Bayıra gelince başlar ıralar

Yokuşa gelince gitmez, duralar

Size malum ola ey kör kargalar

Bizim eşek bugün intihal eyledi.

Benzeri şekilde o yıllardaki bağ yaşantısını heceler altında kalem altına alan başka bir şiir de şu şekildedir;

SEYGALAN BAĞI

  1.                                                                                             (2)

Kıvrım kıvrım yolları var                                            Gayri yeter, bu çileden usandım

Akrep, yılan dolu Fol’ları var                                    Ata bindim Seygalana tırmandım

Çekemem kahrını Seygalan bağı                                 Gidip gele gele takatsız kaldım

Bağ benim değil ki avradın bağı                                 Çekemem kahrını Seygalan bağı

                  (3)                                                                                         (4)

Bir bel aldım beş kuruşa kırıldı                                   Bağ benim değil ki satam

Bir katın aldım beş liraya yoruldu                             Mahrumlarda iki üç hısımım yok ki yatam

Bu tecelli bana haktan verildi                                    Ne deyim ağlayım Seygalan bağı

Ne deyim ağlayım Seygalan bağı                                           Bağ benim değil ki avradın bağı

Bağ benim değil ki avradın bağı

(5)

Usandım, bıktım elinden Seygalan bağı

Kimseler beğenmez oldu yolundan, seni

Konu komşu kimseler yok ki oturan

Sat desende satamam avradın bağı.

            Geriye dönüp baktığımızda hayat denilen bu yolculukta irili ufaklı pekçok badire atlatıyoruz. Günün sonunda bunlar bir şekilde bitiyor ve önce kendimizle sonra çevremizdeki insanlarla baş başa kalıyoruz. Sıkıntılı anların geçiciliğini aklımızdan çıkarmadan kendimizle ve çevremizle olan ilişkilerimize mutlu gözlerle bakabilmek temennisiyle.

 

 

 

Yorumlar 5
RAfet çinar 21 Nisan 2023 21:13

Seygalan bagi nerde?bag benim degil avradin bagi

Nefise zümrut 21 Nisan 2023 21:12

Boz essek destanı iyiymiş ÷)

Mesut gölgeli 20 Nisan 2023 15:19

Matinamaye cok guldum

Remziye kalyon 20 Nisan 2023 15:18

Erciyes in gercekten eşi benzeri yok

Ihsan parlak 20 Nisan 2023 15:17

Canim acayip manti cekti jnsan öz kardesini bile bu kadar sevmez yahu

Yazarın Diğer Yazıları