Araba arkası yazısı olan bu başlığı kullanmamın sebebi okuyucumuzun dikkatini çekerek yazımı okumalarına vesile olmak aslında Bu açıklamayı sıcağı sıcağına yapma ihtiyacı duydum çünkü başlıktan hareketle değerli okuyucumuzun aklına babasından mal-mülk kalmış” düşüncesi gelmesin diye. Hemen belirteyim babamdan bana hatırı sayılır herhangi bir mal mülk kalmadı. Ama diyebilirim ki rahmetli babam arkasında bizlere miras olarak çok güzel değerler, duygu ve düşünceler bıraktı. Bugün babam hayatta olmadığından, pek tabi “babam sağ olsun” diyemiyorum. Keşke “babam sağ olsaydı, yanı başımda, arkamda sıradağlar gibi dursaydı” diyorum elbette.
Bu yazımı okurken bir kısım okuyucumuz dinimizde ve milli kültürümüzde böyle bir günün bulunmadığı söyleminde bulunabilir. Bu yüzden yazıma başlarken “Babalar Gününün” kutlanıp kutlanmayacağına dair düşüncelerimin “Anneler Günü Bir Güne Sığarmı?” başlıklı yazımdaki düşüncelerim ile birebir aynı olduğunun altını özellikle çizmek isterim. Bu yazımda “bu gün ne zaman-nasıl kutlanmaya başlandı” ve “baba ailenin temel direğidir” gibi nispeten klişe bilgilere değinmek yerine sadece rahmetli babamı üzerinden bugüne dair duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.
Baba olan bir erkek baba olduktan sonra kendi mutluluğundan çok, çocuğunun mutluluğu ile mutlu olabildiğini anlar. İşte baba olduktan sonra daha da çok anlar babasının kıymetini. Bu yüzdendir ki; bir babanın hayırlı evladı varsa, evladı ölene kadar o baba ölmez. Değerli okuyucularımız yaşam öyle bir girdap ve öyle bir telaş ki, ne yazık ki sevdiklerimize onları ne kadar sevdiğimizi söylemekte geç kalıyoruz. Bu nedenle babalarının gününün “vefatından evvel hayatta olan babamızı ziyaret etmek, elini öpmek, ona sımsıkı sarılmak, uzakta olanlar için onu arayıp hal ve hatırını sormak, ebediyete intikal edenlerimiz içinse bir Fatiha okuma fırsatı olduğu düşüncesindeyim.
Hayatta olanlarımıza duygularımızı ifade etmeye çekiniyorsak ya da tedirgin oluyorsak vefatından sonra içimizde kalmaması için ona olan sevgi ve saygımızı yazıp bunu onun ulaşacağı bir yere bırakmalarını telkin ederim. Çünkü onu kaybettikten sonra içinizde öyle derin bir boşluk bırakacak ki yaşamayan asla bilemez. Bu acı tahmin ettiğinizden çok daha büyük. Demeliyim ki; insanın babası ölünce hiçbir şey içini ısıtmaya yetmiyor, babanın yokluğu -40 derecede soğuk hava gibi hissettiriyor, babasız kalmak kanadı kırık serçenin uçmaya çalışmasına benziyor, savaşta düşmenle silahsız şekilde karşılaşmaya benziyor. Diyeceğim o dur ki; gerçek bir yalnızlıktır babasızlık. Artık rüyanızda görmek en büyük mutluluğunuz olmuştur, acaba rüyamda görürmüyüm diye dalarsınız çoğu gece uykuya..
Bununla birlikte; anneler günü babalar günü mukayesesi yapılmaması için de; küçükken hemen hepimizin çok sık karşılaştığı “Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı?” sorusu kadar kişiyi zor durumda bırakan tüm düşüncelerden arınmış şekilde babalar günü hakkındaki yazımı kalem altına aldığımı belirtmek isterim. Çocukta büyüdüğünde dahi var olmaya devam eden ne tek başına anne ne de tek başına babadır. Çocuğu ve büyüyüp birey olduğunda kişinin karakterini oluşturan zihinsel, ruhsal ve duygusal gelişimindeki en büyük faktör hem anne hem de babadır. Bunlar birbirinden ayrı da düşünülemez. Anneler ne kadar özelse babalar da o kadar özeldir. İnsan anne ve babası ölünceye kadar en çok neyi özleyeceğini hiçbir zaman bilmiyor. Gün aydınlığı bir umutla başlarken her gün, annen ve baban öldüğünde dünkü gibi, bir kahve ile güzel başlamıyor artık sabahlar..
Son olarak hislerime tercüman olan Can Yücel’e ait aşağıdaki şiirle yazımı tamamlıyorum.
*BABAN GİDERSE*
Başı Dumanlı Dağın Gider
Atan Gider,Sırtın Gider
İki Kapılı Bu Handa
Menzile Erişen Yolun Gider
*BABAN GİDERSE*
Darda Yetişen Elin Gider
Aklın Gider, Canın Gider
Şu Dağlanmış Yüreğinde
Çocuk Kalan Yanın Gider
*BABAN GİDERSE*
Öpülecek Elin Gider
Bayram Gider…