Fikret Şanlıbaba

Ve bir hikaye...

Fikret Şanlıbaba

Vaktiyle Bağdata bir vali atanmış. Her gün şehrin sokaklarını gezer, asayiş berkemal mi diye kontrol edermiş. Yürürken eli arkasında böbürlenerek dolaşır, pazısı kuvvetli, kılıcı keskin, kesesi doluymuş. Daha ne olsun, ensesi yeterince kalınmış. Bir gün yine tebaam ne eder diye endamlı endamlı parıltılı kaftanı ile yürürken mahallede oyun oynayan çocuklar ne bilirler valiyi birbirleri ile kovalaşırlarmış. O hengamede olan olur, bir yetim yerde birikmiş bir su göletine basar. Üzerine çamurlu su sıçrayan vali, ipek kaftanın battığını görünce tez bir hareketle tokadı yetimin yüzüne yapıştırır. Bir şaakk sesi gelir. Sessizlikte bir şaakkk! Dünya duruverir, gökte meleklerin titrediği ve kulak kesildiği bir şaakk! Ne bilsin su sıçratanın bir yetim olduğunu?!

İnci çamura düştü diye değeri mi azalır?

Yeryüzünde nice gariban vardır ki gökyüzünde ismi tanınır.

Canı yanan çocuk baba da yok ki kime koşup ağlasın, kime dert yansın? Kim acıyan yanağından öpsün?

Gözlerini semaya diker:

-Medet Rabbim! Senden başka kimim var?” der...

İki cümle hızla göğe yükselir, melekler panikler, bir telaş başlar gökyüzünde, hem de ne telaş! Göğün gözleri dönmüş, sessizlik çökmüş, herkes sonucu beklemektedir ve şimşek hızıyla yetimin duasına icabet edilir, dua kadere dönüşür. O ensesi kalın adam nerden bilirdi ki yetimin sırtını Alemlerin Rabbi’ne dayadığını? Nerden bilebilirdi ki bir çocuğun: Allah’ım, al bunun canını!” diyeceğini...

Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır.”

(Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 250)

Ebu Hureyre’den (R.A.) bildirildiğine göre Rasûlullah Sallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

Kendi yetimini veya başkasının yetimini kollayan kimseyle ben cennette şöyle yan yana bulunacağız.” İşaret parmağı ile orta parmağını birleştirdi.

(Müslim, Zühd, 42)

Yazarın Diğer Yazıları