Kayseri'de bu aşk, tıp tarihine altın harflerle kazınan bir mirasa dönüştü
Selçuklu sultanı Gevher Nesibe Hatun ve sipahi Yakut'un imkansız aşkı, hem kalplerde hem de tıp tarihine damga vurdu. Bu aşk, sadece iki yüreği değil, Anadolu'daki ilk tıp medresesi ve hastanesinin kuruluşunu da etkiledi. Detaylar Kayseri Anadolu Haber'de…
Kayseri’de, Selçuklu sarayının zarif prensesi Gevher Nesibe Hatun’un ölüme sürükleyen yasak aşkı, Anadolu’da ilk tıp medresesi ve şifahane geleneğini başlatan trajik ama umut dolu bir hikâyeye dönüştü.
Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan’ın kızı, zarif ve asil Gevher Nesibe Hatun, sadece güzelliği ve erdemiyle değil, aynı zamanda gönül yarasıyla da tarih sahnesinde unutulmaz bir iz bıraktı. Sarayda yetişmiş, seçkin müderrislerin elinde bilgi ve nezaketle donanmış bu prenses, gönlünü, asla kavuşamayan sevdalısı Yakut adlı genç ve yiğit bir sipahiye kaptırdı.
Ancak bu aşk, Selçuklu’nun sert ve disiplinli hükümdarı, ağabeyi Gıyaseddin Keyhüsrev’in acımasız müdahalesiyle engellendi. Yakut, saraydan uzaklaştırılıp savaşa gönderildi ve orada şehit düştü. Yaslı Gevher Nesibe, sevdasının acısıyla yatağa düşerken, çağının tıbbi imkânlarının yetersizliği içinde ince hastalık olarak bilinen tüberküloza yakalandı. Sararıp soldu, güzelliği ve sağlığı gün geçtikçe eridi; ancak gönlüdeki aşkın acısı daha derindi.
Ölüm döşeğinde ağabeyinden son bir dilek istedi: Sevda acısını bilen ve çaresiz hastalara şifa olacak bir tıp medresesi kurulması... Ağabeyinin de desteğiyle 1206 yılında Kayseri’de inşa edilen Şifaiye Gıyasiye Medresesi ve Şifahane, sadece bir eğitim kurumu değil, aynı zamanda hastaların su ve müzik sesleriyle tedavi edildiği dünyanın ilk entegre tıp fakültesi ve hastanesi oldu.
Bu eser, Avrupa’nın karanlık çağlarında akıl hastalarının diri diri yakıldığı bir dönemde, hasta insanlara merhametle yaklaşan, gelişmiş ameliyathaneleri ve merkezi ısıtma sistemiyle çağının çok ilerisinde bir anlayışı temsil ediyordu. Gevher Nesibe Hatun’un yasak aşkı, tıp tarihine altın harflerle kazınan bir mirasa dönüştü.
Onun hikayesi, aşkın bazen ölümle sonuçlanabileceğini ama aynı zamanda insanlığın ortak iyiliği için büyük umutlar doğurabileceğini hatırlatıyor. Bir prensesin kırık kalbi, Anadolu’nun ilk tıp fakültesinin temelini attı; sevda ve acı, bilgi ve şefkatle yoğruldu.
Bugün Şifaiye Medresesi’nde yatan Gevher Nesibe’nin anısı, sadece tarihin değil, aşkın ve insan sevgisinin de yaşayan bir sembolü olarak ışıldamaya devam ediyor.