Tuğba Çatlı

2026: Eski Hikâye Kapanıyor, Yenisi Yazılıyor

Tuğba Çatlı

2026 acele edilen değil, düşünülen kararların, yüksek sesle konuşulan değil, sağlam temellere oturan adımların, geçici çözümlerden çok kalıcı düzenlerin önem kazandığı bir yıl olarak şekilleniyor. Eski hikâye kapanıyor. Yeni hikâye ise, farkındalıkla, sabırla ve doğru bir yönle yazılmayı bekliyor. 

2026, sıradan biçimde akıp geçmeye niyetli bir yıl değil.

Bu yıl; dünyada, Türkiye’de ve bireylerin hayatında uzun süredir içten içe hissedilen ama açıkça dile getirilmeyen bir gerçeğin artık görünür hâle geldiği bir eşik olarak duruyor. Mevcut düzenin sürdürülemez olduğu gerçeği, daha yüksek sesle fark ediliyor.

Bugüne kadar ertelenen kararlar, zorunluluktan sürdürülen ilişkiler, görmezden gelinen sorunlar ve artık işlemeyen sistemler tek tek görünür olmaya başlıyor. İnsanlar bastırmak yerine konuşmayı, idare etmek yerine netleşmeyi tercih ediyor. Oyalamak zorlaşıyor. Görmezden gelmek eski gücünü kaybediyor.

Bu nedenle 2026’nın ruhu iki temel duyguda toplanıyor: Cesaret artıyor, fakat yön hâlâ netleşmiş değil.

Değişim isteği yaygın. Beklemek kimsenin tercih ettiği bir durum değil. Ancak asıl mesele sadece hareket etmek değil; hangi yöne, hangi zeminde ve kimlerle ilerleyeceğini bilmek. İşte bu arayış hâli, yılın genel atmosferini belirliyor.

DÜNYADA 2026: ESKİ DENGELER ÇÖZÜLÜRKEN YENİSİ ARANIYOR

2026, küresel ölçekte mevcut düzenin artık sağlıklı işlemediğinin daha açık hissedildiği bir yıl olabilir. Devletler, kurumlar ve güç merkezleri için sürdürmek mi yoksa köklü bir dönüşüme gitmek mi gerektiği sorusu daha sık masaya geliyor.

Tarihsel olarak benzer dönemlerde güç dengeleri yer değiştirmiş, ideolojik yapılar zayıflamış ve alışılmış kurallar esnemişti. 2026 da bu açıdan benzer bir iklim taşıyor. Netleşmeyen ittifaklar, kırılgan dengeler ve geçici uzlaşmalar öne çıkabilir.

Özellikle Rusya ve Çin hattı dünya gündeminde daha belirgin biçimde yer alabilir. Yeni ittifak arayışları, zorunlu iş birlikleri ve bölgesel bloklaşmalar daha sık konuşulabilir. Hiçbir aktör tek başına yeterince güçlü değil; ancak herkes güçlü görünme ihtiyacı hissediyor. Bu durum sert açıklamaları, ardından gelen geri adımları beraberinde getirebilir.

SU, GIDA VE İKLİM: SESİ AZ, ETKİSİ DERİN BİR GÜNDEM

2026’da kriz başlıkları yalnızca siyaset ve çatışmalarla sınırlı kalmayabilir. Su ve gıda meselesi, yılın en hayati ama en sessiz gündemlerinden biri hâline gelebilir. Bir bölgede uzun süreli kuraklık yaşanırken, başka bir bölgede ani yağışlar ve sel felaketleri görülebilir.

Tarım politikalarında düzenlemeler gündeme gelebilir. Bazı ürünlerde hem fiyat artışları hem de erişim sorunları yaşanabilir. Özellikle yaz aylarında bu başlık daha görünür hâle gelebilir. Bu yıl, plansız olanın değil; hazırlıklı olanın daha rahat ettiği bir dönem olabilir.

EKONOMİ VE PARA: DALGALI AMA ÖĞRETİCİ BİR SEYİR

Ekonomik açıdan 2026, durağanlıktan çok dalgalı bir tablo çizebilir. İşsizlikte artış, tüketimde daralma ve piyasalarda sert iniş çıkışlar görülebilir. Borçla ayakta duran yapılar zorlanırken, temeli sağlam olanlar daha dirençli kalabilir.

Özellikle yaz aylarında ekonomik gündem hızlanabilir. Harcamalarda ölçülü olmak, ani ve yüksek risklerden kaçınmak bu yıl her zamankinden daha önemli hâle gelebilir. 2026, hızlı kazançtan çok sürdürülebilir adımların değer kazandığı bir yıl olabilir.

TEKNOLOJİ VE DİJİTAL DÜNYA: AYIRT ETME BECERİSİ HAYATİ

İletişim teknolojileri, yapay zekâ ve dijital sistemler hızla gelişirken; yanlış bilgi, manipülasyon ve sahte içerikler de aynı hızla yayılabilir. 2026’da her duyulana inanmak ciddi yanılgılara yol açabilir.

Dijital alanda daha sıkı kurallar, denetimler ve yaptırımlar gündeme gelebilir. Gerçekle kurgu arasındaki sınır bulanıklaşırken, ayırt edebilenler bir adım öne geçebilir. Bu yıl bilgi kadar muhakeme yeteneği de belirleyici olur.

TÜRKİYE’DE 2026: SABIRSIZLIK, YÖN ARAYIŞI VE GÜVEN İHTİYACI

Türkiye açısından 2026; yön, kimlik ve karar alma biçimlerine dair tartışmaların yoğunlaştığı bir yıl olabilir. Toplumda sabırsızlık artarken, insanlar neden katlandıklarını daha açık biçimde sorgulamaya başlayabilir. Mevcut düzenin bireysel ve toplumsal ihtiyaçlara ne kadar karşılık verdiği daha sık gündeme gelebilir.

Gençler ve kadınlar daha görünür, daha talepkâr ve daha kararlı bir duruş sergileyebilir. Savunma sanayi, teknoloji ve bölgesel arabuluculuk alanları Türkiye’nin güçlü olduğu başlıklar arasında kalmaya devam edebilir. Ancak içeride hızlı karar alma isteği ile gerçekçi, planlı ve sürdürülebilir adımlar arasında hassas bir denge kurulması gerekebilir.

2026, kısa vadeli çözümlerden çok; sağlam temellere dayanan, iyi hesaplanmış ve uzun vadeli adımların kazandırdığı bir yıl olabilir.
 

Yazarın Diğer Yazıları