Şehirde motosiklet sesleri artık günlük hayatın fon müziği. Yemek siparişi veriyoruz, market alışverişi yapıyoruz; kapımız çalıyor ve hızla ilerleyen bir kurye paketi teslim ediyor. İşin görünen yüzü bu. Ama görünmeyen, hatta görmek istemediğimiz tarafı var: o kuryelerin hangi şartlarda, hangi baskıyla çalıştığı.
Paket başı ücret sistemi kulağa adil gibi geliyor. Ne kadar çok çalışırsan o kadar çok kazanırsın. Ama işin gerçeği bu değil. Bu model, kuryeyi zamana karşı yarışa sokuyor. Her paket gecikirse cebinden eksiliyor, her saniye boşa geçerse kazancı düşüyor. Sonuç? Kırmızı ışıkta hızlanan motorlar, dar sokaklarda tehlikeli manevralar, ölümüne bir telaş.
Bir yanda bu baskıyla hareket eden kuryeler, diğer yanda ise direksiyon başında aynaya bakmadan şerit değiştiren sürücüler. ‘Fark etmedim’ denilen kazaların çoğu işte böyle oluyor. Oysa motosikletliler görünmez değil; biz bakmıyoruz, biz dikkat etmiyoruz. Ve bu dikkatsizlik, bir insanın hayatına mal oluyor.
Rakamlar buz gibi gerçek: Türkiye’de trafik kazalarında ölenlerin beşte biri motosiklet sürücüsü. Yalnızca geçen yıl binden fazla motosikletli hayatını kaybetti. Kurye özelinde bakıldığında tablo daha da ağır; her yıl onlarca genç, paket yetiştirmeye çalışırken yollarda can veriyor. Onlar birer sayı değil, yarım kalmış hayatlar.
Asıl mesele şu: Şirketler için kârlı görünen paket başı modeli, toplum için bir güvenlik tehdidine dönüşmüş durumda. Trafikteki her birimiz bu sistemin sonuçlarını yaşıyoruz. Çünkü risk sadece kuryenin değil; yanındaki sürücünün, önündeki yayının da hayatını tehdit ediyor.
Çözüm belli: Saatlik ücret, sabit maaş, güvenli teslimat primi… Yani kuryeyi hız değil, güvenlik odaklı çalışmaya yönlendirecek modeller. Sürücüler için de daha sıkı eğitim, daha yüksek farkındalık şart. Biz aynaya bakmayı öğrenmedikçe, onlar zamana karşı yarışmaya mecbur bırakıldıkça bu kısır döngü kırılmayacak.
Motosikletliler, bu şehrin en görünür, ama en çok görmezden gelinen insanları. Onlara bakmadığımız her an, aslında kendi hayatımızı da riske atıyoruz. Sorun basit: görmek istemediğimiz canları, görmek zorundayız.