Bir zamanlar mahalle kapılarının önünde oturulur, akşam serinliğinde çay demlenir, çocuklar sokakta oynarken büyükler sohbet ederdi. Oysa şimdi, aynı apartmanda yıllardır yan yana yaşayan insanların adını bile bilmediği bir çağdayız.
Yüksek Binalar, Düşük İletişim
Modern şehirleşme bize konfor getirdi belki ama sıcaklığı aldı götürdü. Asansörle çıkılan dairelerde, yan daireden gelen bir ses bile rahatsızlık olarak algılanıyor. Oysa o sesler, bir zamanlar hayatın parçasıydı; bir bebek ağlaması, bir kahkaha, bir tencere kapağının sesi... Şimdi bu sesler bile ‘mahremiyet ihlali’ sayılıyor. İnsan, kalabalığın ortasında hiç olmadığı kadar yalnız hissediyor kendini.
Kayseri gibi şehirlerde bile, mahalle kültürünün yerini artık site yönetimleri, komşuluk sohbetlerinin yerini de WhatsApp grupları aldı. Arıza bildirimi için yazıyoruz, ama ‘geçmiş olsun’ demeyi unutuyoruz.
Komşuluk sadece bir gelenek değil, bir güven duygusuydu aslında. Kapı komşuna güvenmek, sokakta çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakabilmekti. Şimdi ise güvenlik kameraları, alarm sistemleri var ama gönül huzuru yok.
Yalnızlık, sadece bir duygusal eksiklik değil; toplumun dokusunu zedeleyen bir gerçek. Paylaşmanın, dayanışmanın azaldığı bir yerde insan ilişkileri de zayıflıyor. Yardımlaşma kültürü, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ anlayışına teslim oluyor.
Yeniden Komşu Olmak Mümkün mü?
Belki o eski mahalleleri geri getiremeyiz ama komşuluğun ruhunu yeniden canlandırabiliriz.
Asansörde bir ‘günaydın’, kapıda bir ‘kolay gelsin’ bazen sandığımızdan daha büyük bir anlam taşır.
Bayramda bir tabak tatlı göndermek, bir selamı eksik etmemek, insanı insana bağlayan küçük ama güçlü adımlardır.
Teknoloji çağında bile, insanı yaşatan şey yine insandır. Beton duvarların arasından bir tebessüm sızdırabilirsek, belki yeniden komşu olabiliriz.
Son Söz
Kayseri’nin eski mahallelerinde hâlâ o sıcaklık bir yerlerde yaşıyor. Belki biz unuttuk ama sokak aralarında hâlâ bir çocuk ‘teyze su verir misin?’ diye sesleniyor.
O sesi duyan, o suyu veren biri oldukça, komşuluk da bu şehirde ölmez.
Belki mesele, yeniden duymayı istemekte…