Sümeyye Koşar

Atatürk'ün Neslinden Tüketim Nesline

Sümeyye Koşar

Atatürk’ün o unutulmaz sözü hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor:
‘Türk milleti çalışkandır, zekidir.’

Peki, bugün dönüp kendimize sorduğumuzda… Gerçekten hâlâ öyle miyiz?
Nerede o azim, o irade, o emekle yoğrulmuş millet bilinci?

Kolay Yaşam Anlayışı

Bugünün gençliği büyük oranda ‘kolay yaşam’ anlayışının içine sıkışmış durumda.
Çalışmak, sabretmek, üretmek artık sanki eski çağlara ait kavramlarmış gibi görülüyor.
Okumak, araştırmak, kendini geliştirmek yerine; eğlenmek, tüketmek ve anlık mutluluk peşinde koşmak yaygınlaştı.

Sabah erken kalkmak, bir işe sebatla sarılmak, hedef uğruna ter dökmek artık ‘eski kafalı’ davranışlar gibi algılanıyor.
Çünkü sanal dünyanın sunduğu kolaylıklar arasında her şey çok hızlı, çok renkli, çok yapay…
Herkes mutlu, herkes başarılı(!) görünse de o parıltılı ekranların ardında çoğu zaman boşluk, sabırsızlık ve tükenmişlik gizleniyor.
Gerçek hayatla sanal hayat arasındaki çizgi giderek silikleşiyor.

Ebeveynlerin Payı

Elbette tüm suçu gençlere yüklemek haksızlık olur.
Bugünün ebeveynleri, ‘biz zorluk çektik, onlar çekmesin’ diyerek aslında çocuklarını hayata karşı savunmasız bıraktı.
Her istediklerini sundu, hiçbir şeye ulaşmak için çaba göstermelerine gerek kalmadı.

Oysa insan zorlukla büyür; emeğin kutsallığını, alın terinin değerini yaşayarak öğrenir.
Zorluk görmeden kazanılan hiçbir şeyin kıymeti olmaz.
Ama bugün, başarıdan çok sonuca; çabadan çok konfora alışmış bir nesil yetişiyor.

Atatürk’ün Neslinden Tüketim Nesline

Bir zamanlar bu topraklarda gençler, ülkesini kurtarmak için cepheye koşardı.
Yokluğa, yorgunluğa, soğuğa aldırmadan mücadele ederdi.

Bugünse internet kesildiğinde huzursuz olan, küçük bir aksaklıkta sabrını yitiren bir gençlik görüyoruz.
Atatürk’ün ‘muasır medeniyet’ hedefi, üretken, bilinçli ve okuyan bir toplum içindi.
Ama biz bu hedefi yanlış anladık.

Batı’nın teknolojisini almak yerine rahatlığını örnek aldık.
Kültürünü değil, tüketim alışkanlıklarını benimsedik.
Sonuç: Üreten değil tüketen, sorgulayan değil kabullenen bir kuşak.

Eğitim Sistemi

Eğitim de bu tablonun bir parçası.
Okullar artık bilgi yuvası değil, diploma alınan duraklara dönüştü.
Kitap okumayan, sorgulamayan, ezberle sınav kazanan bir sistemde gençten yaratıcılık beklemek mümkün mü?

Yeniden Üretmek…

Oysa bu toprakların özü, alın teriyle ve mücadeleyle yoğrulmuştur.
Bu ülke; yokluk içinde direnen, inançla çalışan insanların mirasıdır.

Atatürk’ün gençliğe hitabındaki o güçlü sözleri hatırlayalım:
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.’

Bu söz yalnızca savaş zamanına değil, her döneme seslenir.
Çünkü vatanı korumak sadece silahla değil; bilgiyle, çalışmayla, üretimle mümkündür.

Unutmayalım:
Bugün kaybolan çalışkanlık, yarın kaybolacak gelecektir.

Yazarın Diğer Yazıları