Şenay Sarıaslan

Süreyi Değil, Niteliği Konuşalım

Şenay Sarıaslan

Türkiye yine bir ‘‘eğitim reformu’‘ tartışmasının içinde. Her birkaç yılda bir, zorunlu eğitim süresinin uzatılıp kısaltılması gündeme gelir. Ancak TEDMEM’in son raporu hepimizin yüzüne tokat gibi çarpıyor: ‘‘Tartışılması gereken süre değil, niteliktir.’‘
Gerçekten de öyle değil mi? Yıllardır süren bu ‘‘kaç yıl olsun’‘ münakaşasının içinde, çocuklarımızın nasıl yetiştiğini, okulun onlara ne kattığını konuşmayı unuttuk.

Erişim değil, etki dönemi

Rapor, 20 yılda okullaşma oranının %38’den %90’a çıkmasını önemli bir başarı olarak görüyor. Bu, inkâr edilemez bir kazanım. Fakat artık mesele ‘‘çocuk okula gidiyor mu’‘ değil, ‘‘okul çocuğa ne veriyor’‘ sorusuna dönüştü.

Sınav merkezli sistemin içinde boğulan öğrenciler, okulda geçirdikleri yılları ‘‘zaman kaybı’‘ olarak görüyorsa; biz o yılları uzatsak da kısaltsak da sonuç değişmiyor.

Sınav baskısı, kıymetsizleşen okullar

TEDMEM’in en çarpıcı tespitlerinden biri, sınav kültürünün eğitimi anlamdan koparması. Çocuklar öğrenmek için değil, seçilmek için çalışıyor. Okul, dershanelerin ve özel kursların gölgesinde değersizleşiyor.

Lise öğrencilerinin yarısından fazlası ‘‘okul beni hayata hazırlamıyor’‘ diyorsa, burada sadece eğitim politikası değil, toplumsal bir vizyon sorunu vardır.

Dünya süreyi uzatıyor, biz kısaltmayı tartışıyoruz

Rapor, dünyadaki trende dikkat çekiyor! Fransa, Finlandiya, Romanya gibi ülkeler zorunlu eğitim yaşını yükseltiyor. Ama sadece süreyi değil, içeriği de yeniden tasarlıyor.

Finlandiya, eğitimi 18 yaşa kadar uzatıp genç işsizliğini düşürmüş; Almanya, işyeri temelli öğrenmeyle gençleri istihdama kazandırmış. Biz ise hâlâ ‘‘erken evlilik’‘, ‘‘disiplinsizlik’‘ gibi bilim dışı gerekçeleri konuşuyoruz.

Eğitim, ideolojinin değil, bilimin alanıdır. Çocuğun yararını gözetmeyen her karar, geleceğimizi gölgeler.

Bir öneri: 11. sınıfta diploma, 12. sınıfta uzmanlaşma

TEDMEM’in önerdiği model dikkat çekici: 11. sınıfta diploma, 12. sınıfta yönelme ve derinleşme. Böylece lise ‘‘hayata hazırlayan’‘ bir yer haline geliyor.

Bu yaklaşım, ‘‘üniversite tek çıkış yolu’‘ anlayışını kırarak gençlere farklı kapılar açabilir. Okulun yeniden anlam kazanması, sadece müfredatla değil, bu zihniyet değişimiyle mümkün.

Eğitimde zaman değil, anlam kazanalım

Eğitimi kısaltmak ya da uzatmak bir hedef değil, araçtır. Asıl mesele, o yılların çocukların hayatında ne kadar fark yarattığıdır.
Bir ülke, eğitimle ya yükselir ya da geleceğini kaybeder.

Ve geleceği kurtaracak olan; süresi değil, anlamı dolu bir eğitimdir.

Yazarın Diğer Yazıları