Siyaset ‘‘pozitif ayrımcılık’‘ diyor, Mustafa Destici ‘‘Kadın bir saat geç gelsin, bir saat erken çıksın’‘ önerisiyle tartışmayı büyütüyor. Ama kimse asıl soruyu sormuyor; Özel sektör bu duruma nasıl bakacak? Yeni izin düzeni kadınlara nefes mi aldıracak, yoksa onları işe alınırken bir adım daha geriye mi itecek?
Türkiye günlerdir doğum iznini konuşuyor. 24 hafta…Kulağa pamuk gibi yumuşacık geliyor. Anneler rahatlayacak, bebekler kazanacak, aile biraz olsun nefes alacak…
Keşke hayat hep böyle tozpembe olsa!
Tam bu sırada Mustafa Destici çıkıyor ve sözde ‘’pozitif ayrımcılık’’ adı altında diyor ki; ‘‘Kadınlar bir saat geç işe gelsin, bir saat erken çıksın.’‘ İçten mi? Evet. İyi niyetli mi? Kulağa öyle geliyor. Ama gerçek hayatta işler böyle yürümüyor işte…
Bu tarz cümleler toplumun çok hoşuna gidiyor. Çünkü herkes annelerin zorlandığını biliyor. Ama hiç kimse bu uygulamaların özel sektördeki karşılığını konuşmuyor.
‘‘Pozitif ayrımcılık’‘ diyoruz ama… Kadınlar iş görüşmesinde hâlâ diken üstünde!
Bugün Türkiye’de birçok kadın iş görüşmesi için giderken yanına özgeçmişinden çok sabrını alıyor! Çünkü hepimiz biliyoruz ki birçok firma, ‘‘Yakın zamanda çocuk düşünüyor musunuz?’‘ sorusunu iş görüşmelerinde kadın adaylara yöneltiyor.
Şimdi buna bir de, ‘‘24 hafta izin + bir saat geç gelme + bir saat erken çıkma’‘ gibi bir yükümlülük eklendiğinde özel sektörde ne olur?
Tahmin etmek zor değil, maalesef… Patronlar kadın adaylara bakıp şöyle der, ‘‘Aman risk almayayım…’‘
Ve işte o an, hiçbir yasa maddesinin yazmadığı ama hayatımızın ortasında duran görünmez duvar yükselir…
Destici’nin sözleri iyi niyetli ama eksik…
Evet, kadınlar gerçekten zorlanıyor.
Evet, desteklenmeleri gerekiyor.
Evet, annelik dünyanın en büyük emeklerinden biri ama sadece ‘‘bir saat geç gelsin, bir saat erken çıksın’‘ demek, özel sektörün Türkiye’deki gerçekliğini atlamak demek.
Çünkü bu düzenlemeler devlet tarafından desteklenmezse, tüm yük işverene biner. Yük işverene binince? E kadın istihdamı düşer, kadın işe alımı yavaşlar, kadın terfileri görünmez bir frenle karşılaşır… Bu, yıllardır yaşadığımız bir döngü aslında.
Çözüm? Çok basit ama uygulanması zor: Yükü paylaşmak…
Eğer amaç gerçekten kadını güçlendirmekse, eğer doğum izni kadınları iş hayatından koparmasın isteniyorsa, devletin özel sektörü yalnız bırakmaması gerekiyor.
Aksi takdirde, ‘‘pozitif ayrımcılık’‘ niyetiyle söylenir ama sahada aksine negatif sonuçlar doğurur.
Bir anne için 24 hafta önemli… Ama çalışmak isteyen veya çalışmaya mecbur olan bir kadın için iş daha önemli, çalışmak daha önemli…
Ben uzun izinlere karşı değilim. Kadınların iş-çocuk dengesini kurabilmesi için her adımı desteklerim. Ama bunun bir bütün olarak ele alınması ve kadının hem anne olmasını hem çalışmasını hem de hayallerinden kopmamasını sağlayacak bir sistem oluşturulması lazım. İşte o zaman pozitif ayrımcılık gerçekten pozitif olur.
Günümüz Türkiye’sinde çözüm bekleyen o kadar çok kadın sorunu, kadınların güvenliği; sorunu varken bu konuya kilitlenmek bana biraz Müslüman ülkesinde salyangoz satmaya çalışılıyor gibi geldi : )