Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan muharebelerin en büyüğü şüphesiz Atatürk tarafından kıyamet savaşı olarak adlandırılan Sakarya Meydan Muharebesidir. Türklerin Viyana’da başlayan geri çekilmesi, Atatürk’ün ‘Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır.’ sözü ile sona ermiş ve bu milletin kaderi değişmiştir.
Batının gözünde hasta adam haline gelen Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra fiilen işgal edilmeye başlamıştır. Bu işgale sessiz kalmayan Türk milleti, Mustafa Kemal Paşa liderliğinde birleşerek Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır. O güne kadar Türk ordusu birlikleri bir cephe kuruyor, burada direnebildiği kadar direniyor ve olmuyorsa geri çekilerek mücadeleye devam ediyorlardı. Fakat Sakarya Meydan Muharebesinde artık küçük cephelere yer yoktu. Bir cephe kurulacaksa orası bütün vatan olacaktı ve tüm birlikler tek bir yürek olarak her birlikte mücadele edeceklerdi. Türk milletinin kökü çok eskilere dayanır ve çok eski bir söz vardır Türk ata bindiğinde Fatih’tir, Yavuz’dur; attan indiğinde Mevlana’dır, Yunus’tur. Türk milletinin temeli askerdir ordudur. Ordu Türklere göre “Peygamber Ocağı” dır. Her Türk gencinin ulvi görevi askerliğini yapmaktır, onun için bu görev onurdur şereftir. Türkler de denildi mi bir yerin adına Türk beldesi; gözü al bayrak arar, kulağı ezan sesi. Tarih boyunca Türk milletinin cengaverliği ile kökleşmiş büyük ordumuz, Türk birliğinin, Türk gücü ve zekası aklı ile birleşen Türk vatanseverliğinin adıdır. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşında “Dünyanın hiçbir ordusunda kalbi seninkinden daha temiz ve daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir” , sözü Türk milletinin askeri kimliği, kahramanlığı için söylenen sözlerin en iyi örneklerinden biridir. Bu nedenle de her yerde asker ruhuna sahip Türk milletinin yurt edindiği topraklarını ve vatan idealini ortaya koymak yaşatmak için sarf ettiği sistemli çalışmaların yenilmesi imkansız bir güvencesi olduğunu belirtmiştir.
Evet, tam dokuz yıl geçti üzerinden…
15 Temmuz 2016’nın…O gece yüzleştiğimiz büyük ihanet… Yüce Milletimizin kahramanlığını, asker karakterini gördük…. Sadece o’ gün mü ? Yukarı satırlarda anlatmaya çalıştığım; nesiller nesiller boyu hem de…Yeni bir tarih yazdığımız, Türkiye’nin yeniden inşasını sağladığımız gündür 15 Temmuz…İlk defa bir darbeyi sivil halkın müdahalesiyle bastırdık.Darbeciler başaramayınca Yunanistan, ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelere kaçtı…
Kayıtlar gösterdi ki, aslında bu bir darbe değil, işgal girişimiydi. Büyük ihanet, tanka, F-16’ya kafa tutan çelik gibi bir iradeyle hezimete uğratıldı. 15 Temmuz nasıl ki yalnızca bir darbe değilse, karşı koyan halkın iradesi de çürük düzene el koyma hamlesiydi. Yani, bu bir devrimdi…Türk milletinin başarısıydı…Ansızın gelen işgal girişimine “Ya ölüm, ya özgürlük” diyen yüce milletimizin yılmaz iradesiydi . 15 Temmuz, cesareti korkuların önüne geçiren gece oldu. Artık Türk milletini kimse durduramadı…durduramayacakta….Rabbim milletimizi korusun, dinimizi Peygamber Efendimize indiği hâliyle, Eshâb-ı kirâmın, Ehl-i sünnet yolunda cihat eden atalarımızın yaşadığı gibi yaşamayı nasip etsin. Ezan seslerini güzel yüce vatanımızın üzerinden eksik etmesin.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Mehmet Akif Ersoy