Prof. Dr. Beyhan Asma

Türk milliyetçi siyasi kültür

Prof. Dr. Beyhan Asma

Osmanlı Devleti’nde modernleşme hareketleriyle birlikte, siyasî modernliğin temel yapı ve söylemleri de iktibas edilmeye başlanmıştır. Bununla beraber, geleneksel yapı ve aidiyet biçimlerinden modern dönemlerin kazanılmış kimlik ve istikrarlı kurumlarına geçiş sürecine tekabül eden Osmanlı modernleşme süreci, Türk demokrasinin merkezî ayağını teşkil eden siyasî kültürümüzün temellerinin de atılmaya başlandığı bir dönemin ifadesi olmuştur.
Türk toplumunun sarsılmaz vicdanını asırlar boyunca beslemiş ırmaklardan biri olan yüce dinimiz ile milletimizin tarihin yüksek tanıklığı ile ispatlanmış devlet geleneğini birbirleriyle  uzlaşan değerlerdir.

Bu anlamda denilebilir ki, siyasî kültürün tarihin derinliklerinden süzülüp gelen birikimleri ile şekillenen “toplumsal uzlaşma” ve “ahlâkî muhalefet” pratikleri, demokrasinin sağlıklı işleyen bir temel üzerinde yükselmesine de fırsat tanıyan değerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Siyasî sistemin sağlamlaşmasını hazırlayıcısı olan ilkeli ve tutarlı siyaset etme biçim ve algılamaları, milletimizin siyasî sisteme, partilere ve siyasetçilere karşı olan güveninin de kaynağını teşkil etmiştir. Bununla birlikte, şüphe yoktur ki, milletimiz huzurunda siyasî sisteme karşı duyulan güvenin, sorumluluk bilincine sahip, memleket meselelerine çözüm getirecek toplumsal bilimsel projeler üreten irade ve azime sahip, milletin vicdanına kulak veren akıllı zihniyet sahipleridir. 

Milletimizin tüm kesimlerini kapsayıcı toplum içerikli projeler üretip onlara hayatiyet kazandırma noktasında başarılı kalan siyasî irade sahipleri; siyaseti çözüm üreten, istikrar  yaratan bir ilkelikler manzumesine ve sağduyulu pratiğine eşdeğer kılmışdır. 

Tarihin en köklü duygu ve fikir hareketinin adı olan milliyetçiliğin temelinde bir psikolojik değer olarak “mensubiyet” şuuru ve bu şuurun icapları yer alır. Mensubu olunan milleti, yaşanılan coğrafyayı ve devralınan tarihi sahiplenme ve sevme duygusudur milliyetçilik. Bunun için milliyetçi düşüncenin ve kültürün, her şeyden önce kendini sürekli geliştirip anlamlı ve etkin kılacak bir alt yapıya ve dinamizme kavuşmak zorunda olduğu unutulmamalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları