Muhammed Kösedağ

Kayserispor küme düşerse...

Muhammed Kösedağ

Kendimi bildim bileli futbol izler, elimden geldiğince yorumlamaya çalışırım. 2011 yılında gazetecilik mesleğine adım attığımdan bu yana da hem gazete sayfalarında hem de internet ortamında bu yorumlarımı sporseverlerle paylaşırım.

Futbol otoritesi değilim, futbola yön veren biri de değilim. Bizim görevimiz, izleyip gördüğümüzü samimiyetle yorumlamaktır. Kimseye art niyet veya kötü duygular beslemem; böyle bir niyetim de olamaz.

Kayserispor’u uzun yıllardır takip ediyoruz. Doğruya ‘doğru’, yanlışa ‘yanlış’ demek fıtratımızda var. Kimseden beklentimiz yok. Daha önceki yazılarımızda övülmesi gerekeni övdük, yanlışa da yanlış dedik.

Şunu net olarak söyleyebilirim: Kayserispor’u takip ettiğim tüm yıllar içerisinde, bu sezon kulüp tarihinin en kötü transfer dönemini geçirdi diyebilirim. 

Alınan, gönderilen, kadroda tutulan, satılan veya lisansı dondurulan futbolculara bakıldığında tablo her açıdan fiyasko.

Zaten puan durumuna baktığınızda Kayserispor’un aldığı sonuçlar her şeyi açıkça gösteriyor. Benzer bir tabloyu geçmişte de gördük. 2019-2020 sezonunda ilk 9 haftada galibiyet alamayan Kayserispor, o sezonu 17. sırada tamamlamış, pandeminin etkisiyle ligde kalmıştı. 2013-2014 sezonunda ise ilk 9 haftada yalnızca 1 galibiyet ve 2 beraberlikle 5 puan toplayabilmiş, sonunda küme düşmüştü.

Evet, Kayserispor’un borcu var.

Onlarca dosya kapatıldı, milyonlarca lira ödeme yapıldı ve halen yapılmaya devam ediyor.

Yıllarca transfer yasaklarıyla uğraşıldı.

Çok zor dönemlerden geçildi.

Kulüp şu an üçüncü bir sponsor bulmakta zorlanıyor.

Ki, bu da açıkça söylemek gerekirse Kayseri’nin ayıbıdır.

Ama unutmamak gerekir ki, Kayserispor küme düştükten sonra hiçbir borcun ödenmesi, hiçbir ekonomik disiplinin bir anlamı kalmaz. Kulüp bir Adana Demirspor veya Yeni Malatyaspor gibi olduktan sonra, borçların kapanması kimseye fayda sağlamaz.
Elbette düşük maliyetle iyi kadro kurmak kolay bir iş değil. Ancak ligde bunu başaran takımlar var. 

Birkaç örnek vermek istiyorum;

Antalyaspor, resmi maçı neredeyse olmayan 22 yaşındaki Bachir Gueye’yi bonservissiz bulup getirdi, takıma kazandırdı.

Adana Demirspor’un Maestro örneği de spor camiasında herkesin malumu.

Hatta yıllar önce Kayserispor’a kazandırılan ama sözleşmesi feshedilen Salifou Soumah, bugün Avrupa’da fırtınalar estiriyor.

Yeni istenildiği zaman maliyetsiz kadrolar kurulabilir. Ama mantıklı hamlelerle yapmak işin püf noktası. ‘Ben ucuz oyuncu buldum takımın geleceğini kurtardım’ demekle olmuyor bu işler.

Yazının en başında söylediklerimi unutun…

Diyelim ki futboldan anlamıyorum, bu konuda cahilim.

Ama şu söz tam Kayserispor’un içinde bulunduğu durumu anlatıyor;
'Ucuz mal alacak kadar zengin değilim.'

Bu sözün açılımı şu; Ucuz bir şey alırsan, kalitesiz olur; kısa sürede bozulur ya da işe yaramaz hale gelir. Sonra tekrar almak zorunda kalırsın, bu da uzun vadede daha pahalıya mal olur.
Aynı mantığı futbola da uygulayabiliriz. Kayserispor yönetimi ‘borç var, para yok’ diyerek piyasadaki ucuz, bonservissiz, kalitesiz futbolcuları topladı; elindeki değerli oyuncuları ise yok pahasına elden çıkardı.

Niçin?

Dediklerine göre Kayserispor’un geleceği için…  

Kusura bakmayın da o işler öyle olmuyor. Ortada ne bir vizyon var, ne de sağlam bir kadro planlaması.

Eğer bu hamleler gerçekten kulübün geleceğini kurtarmak için yapılıyorsa, bunun da bir stratejisi, bir temeli olmalıydı. Aksi takdirde, bu yolun sonu bellidir: Kayserispor küme düştüğünde ne bu planlamalardan eser kalır, ne de bugün karar veren yöneticilerden...

Yazarın Diğer Yazıları