Asıl adı: Osman Zeki Yüksel’dir.
Bilinen adı: Osman Yüksel Serdengeçti...
Onunla ilk tanışmamız ülkü Ocakları'nda ( O zaman ki adı ile Bizim Ocak'ta) oldu...
Türk Milliyetçiliği fikrine savaş açanlara, devleti millet ile karşı karşıya getiren tek parti zihniyetine başkaldıran bayraktarlardan birisiydi.
Kitapları elden ele dolaşırdı...
"Mabetsiz Şehir, Bir Nesli Nasıl Mahvettiler, Bu Millet Neden Ağlar" kitapları Ocak kütüphanesinin en çok ilgi gören kitaplar arasında yer alırdı...
Hiçbir şeyden pervamız yok
Bize Serden Geçti derler
Kimimiz yay kimimiz ok
Bize Serden Geçti derler...
Bizim Ocak'ta o yıllardan günümüze ulaşabilmiş derginin sadece kapak fotoğrafları bulunuyordu...
Derginin üst kısmında “Serdengeçti” hemen altında “Allah’a, millete, vatana koşanların dergisi” yazılıydı.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğrenciliği sırasında, karıştığı bir olay dolayısıyla Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş ile birlikte bir süre hapis yatar.
Kalemini yıllarca “Devlet” için “Millet” için, “Vatan” için bir kılıç gibi kullanan Serdengeçti’nin elleri kelepçeden bir türlü kurtulamaz...
Tabutluklarda dövülüyor, sövülüyor, işkence ediliyor sonra aylar sonra hadi beraat ettin diye salıveriliyordu.
Hapisten sonra aynı fakülteye devam etmek için yaptığı başvuru reddedilince dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e “yüksek makamın alçak vekiline” diye başlayan o meşhur yazısını yazar ve yeniden hapse girer.
Adalet Partisi’nde bir dönem maceralı bir şekilde Antalya milletvekilliği yapar.
Hayatı hep mücadele ile geçer, kimseden ve hiçbir şeyden korkmaz.
Milletvekilliği sırasında kravat takmaması ile meşhurdur. Uyarı cezası alır, uyarıları dikkate almayınca genel kurula girişi yasaklanır. Bu kez beline bağladığı kravat ile içeri girer.
Kravatı boynuna takması gerektiğini söyleyenlere ise “kanunda nereye takılacağı belli değil, istediğim gibi takarım” der.
Bugün kaç kişi bu sözleri söyleyebilir açıkcası merak ediyorum. Bırakın söylemeyi kaç kişi gönülden ben altına imza atıyorum diyebilecek cesareti gösterebilir...
Bir yazısında şöyle diyecektir:
“Çünkü bizim davamız, Allah davası, millet davası, vatan davasıdır. Bu mukaddes dava karşısında biz, nefsimizi sildik, kendimizi bildik… Sinmedik, yılmadık, ölmedik. Çünkü O’na güveniyoruz. Hiç ölmeyene, hiç solmayana, eşi nazir olmayana gönül verdik…
Kim ne derse desin, önümüze hangi engel çıkarsa çıksın, bu ateş sönmeyecek, bu dava ölmeyecek, Serdengeçti yolundan dönmeyecek.”
Hapishaneye ‘evim’ diyen bir adamdan bahsediyoruz.
Osman Yüksel Serdengeçti'yi birde Yavuz Bülent Bakiler’den dinleyelim: “Osman Yüksel… Bütün akımların karşısındaydı. Tembelliğe, geriliğe, kültür emperyalizmine, her türlü dikta heveslilere, taklitçiliğe başkaldırırdı. O, Anadolu’muzun yerli sesidir. Bir Yörük kilimi kadar renkli, çarpıcı ve heyecan verici bir ses… Onun kalemi bir kılıçtı, bir fikir savaşının en ön saflarında bulunuyordu.”
Yakalandığı Parkinson hastalığından kurtulamayarak 10 Kasım 1983’te Ankara’da Hakk’ın rahmetine kavuşur.
Ruhu şâd, mekanı cennet olsun…