Geçtiğimiz hafta, içimdeki çocukla yeniden göz göze geldim. Parkta oynayan çocukların neşesiyle başlayan o içsel buluşma, bana unuttuğum bir şeyi hatırlattı. Hayat sadece koşuşturmak değil. Bazen durmak, izlemek ve hissetmek de yaşamanın bir parçası. O gün, içimdeki çocuğun sesi, zamanın iki ucuna da köprü kurdu: geçmişime seslenirken geleceğimi de çağırdı.
Ve bugün biliyorum: O sesin devamı hayal gücüdür.
Çocukken hayal kurmak, nefes almak gibiydi. Koltuk minderlerinden kale yapar, çarşafları deniz sanır, tavanı yıldızlara benzetirdik. Gerçeklik hayallerimizle yarışamazdı. Çünkü biz oyunun içindeyken her şey mümkündü. Düşmek gülerek kalkmanın bahanesiydi. Hayal etmek, akıp giden zamanı oyalamak değil, ona yeni bir yön çizmeye cesaret etmekti.
Ama sonra büyüdük. Mantık ağır bastı, sorumluluklar arttı. Ve hayal kurmak “çocukça” ilan edildi. Oysa içimizdeki çocuk hala orada. Sadece susturduk onu. O hayal etmeye devam etti biz görmezden geldik. Ama geçen hafta fark ettim ki, o çocuk sadece düşlerimde değil, hayal gücümde de yaşıyor.
Sabah pencerenin önünde kahvemi içerken gökyüzüne bakıyorum artık. Sıradan bir bulut bana bir öykü anlatıyor. Kalabalık bir caddede yürürken zihnim yeni bir fikirle parlıyor. Çünkü hayal gücü, ne sanatçılara ne de çocuklara ait bir ayrıcalıktır. O, yetişkinliğin ağırlığında boğulan o çocuğun tutunduğu son ışıktı.
Bir toplantıda yaratıcı çözüm üretmek, sevdiğin birine özel bir sürpriz hazırlamak, yaşadığın acının içinden yeni bir anlam çıkarmak… Bunların hepsi hayal gücünün işidir. Ve hayal gücü, bizi sıradanın pençesinden çekip özgünlüğe götürür. Bizi hayata değil, kendi hayatımıza bağlar.
Geçen hafta yazdığım gibi: “Hayatın sert rüzgârları beni savurmuş olabilir, ama içimde hâlâ sıcacık bir yer var... O çocuğun sesi bana yeniden yaşadığımı hissettirdi.”
Bugün o sıcak yerde başka bir kapı daha aralanıyor. Hayal kurmaya izin verdiğimde, içimdeki çocuk daha yüksek sesle konuşuyor. Bana yeniden başlama cesaretini veriyor.
Çünkü hayal kurmak, sadece bir kaçış değil; bir hatırlayış. Hatırlamak, kim olduğunu, ne istediğini, nereye gitmek istediğini. Ve bazen sadece gözlerini kapatıp, çocukken kurduğun bir hayali düşünmek bile seni kendine getiriyor.
Sevgili okur,
Temmuz ayı boyunca içsel bir yolculuğa çıktık; her hafta bir başka yanımıza dokunduk. Kendimizle yürümeyi, durmayı, susmayı, hatırlamayı konuştuk. Ve şimdi, kendinle temas kurmanın en güçlü yollarından biriyle seni baş başa bırakıyorum: Hayal gücünle.
İçindeki çocuğun gözlerine bak. Sor ona: “Bugün ne hayal etmek istersin?”
Ve bırak o cevaplasın.
Belki de hayat, o cevabın içinde saklıdır.