Kübra Yıldırım

30 Ağustos: Bir Zaferden Fazlası mı?

Kübra Yıldırım

Her yıl aynı cümleleri işitiriz: ‘‘30 Ağustos, Türk milletinin özgürlüğe düşkünlüğünün simgesidir’‘ Doğru ama eksik. Çünkü 30 Ağustos yalnızca geçmişte kazanılmış bir zafer değil, bugün hala bize yön veren bir uyarıdır.
O gün millet işgalin zincirlerini kırdı. Fakat zincir yalnızca düşmandan gelmez. Bazen korkularımızdan, bazen suskunluğumuzdan, bazen de kendi ellerimizle büyüttüğümüz alışkanlıklardan doğar. 30 Ağustos’un ışığı bize tek bir soru sorar: Bugün hangi zincirleri kırmaya cesaret ediyoruz

Mustafa Kemal ve arkadaşları yalnızca düşmanı yenmedi. Onlar tükenmiş bir halkın iradesini ayağa kaldırdı. Toprağın üstünde mermi kadar ağır olan umutsuzluğu parçaladı. İşte bu yüzden 30 Ağustos’un özü top seslerinde değil, milletin kendi kaderine sahip çıkışında gizlidir.

Bugün peki biz kaderimize ne kadar sahip çıkıyoruz? Yoksa başkalarının çizdiği sınırlara sessizce boyun mu eğiyoruz? Eğer yalnızca törenlerle bayraklarla yetiniyorsak 30 Ağustos’u anıyor ama yaşamıyoruz demektir.
Atatürk yalnızca bir asker değildi. O savaşın cephede olduğu kadar masada da kazanılacağını bilen bir akıl adamıydı. En umutsuz anda bile millete güvenmeyi bildi. ‘‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’‘ derken aslında geleceğe bir pusula bıraktı. Bu söz cam vitrinlerde saklanacak bir süs değil, hala yolumuzu aydınlatan bir ülküdür.

30 Ağustos bir milletin ‘‘artık yeter’‘ diyerek ayağa kalkmasının öyküsüdür. Ama aynı zamanda bize yüklenmiş bir sorumluluktur. Çünkü bağımsızlık kazanıldı fakat onu korumak hala bizim elimizde. Eğer bugünün insanı cesur değilse yarının milleti de özgür kalamaz.
Atatürk kendi devrinin lideri olmaktan öte gelecek kuşakların da yol göstericisiydi. Cesareti zekası ve millete duyduğu güven en büyük mirasımızdır. Bu yüzden 30 Ağustos’u sadece ‘‘bitti’‘ diye kutlamayalım ‘‘devam ediyor’‘ diye yaşayalım.
Çünkü Atatürk’ün açtığı yol hala önümüzdedir. Ve biz o yolun yolcusu oldukça bu millet asla yenilmeyecektir.
 

Yazarın Diğer Yazıları