Kültür ve sanat eserlerinde geçen “dağlar” şiirlere, romanlara ve efsanelere konu olmuştur. Eski toplumlarda bazı toplumlar Tanrı’ya en yakın yer olduğu düşüncesi ile dağlara büyük önem atfetmekteydi. Gök Tanrı inancıyla dağlarda Tanrı’ya kurban sunan İslam öncesi Türkler, Olympos dağını Tanrı Kral Zeus’un evi olarak gören Antik Yunanlılar bunlar içinde yer alan bazı örneklerdi. Malumunuz, Türklerin dünyaya yayılmalarını konu edinen Ergenekon Destanına konu Altay-Tanrı Dağları Türkler tarafından kutsal sayılmıştır. Yine Hz. Nuh Peygamberin Tufanda gemisinin kurtulduğuna inanılan yer yine bir Dağ idi. Bununla birlikte; İslam inancımıza göre Hz. Mûsâ Peygambere Tur-i Sina Dağında, İki Cihan Serveri Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’e ilk vahiy Hira Dağında gelmiştir.
Konuyu Erciyes Dağı özelinde ele almak gerekirse; Mimar Sinan Erciyes Dağı'nın ihtişamını ve heybetini UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki Selimiye ve Süleymaniye Camilerine yansıtmıştır. Rahmetli Alparslan Türkeş ülkücüleri her yıl bir araya toplamak için Erciyes Zafer Kurultayı ihdas ettirmekteydi. Kendini Erciyes dağına göre tanımlama ve konumlandırma isteğinin bir tezahürü olarak bu isim ile Kayseri’nin ilk üniversitesi kurulmuş, dev holding ve işletmeler bu ismi almış, süper lige çıkan futbol kulübümüze de bu ad verilmiştir. Yine pek çok işletmenin logo, sembol ve ambleminde Erciyes Dağı’nın siluetine yer verilmiştir. Son olarak M.Ö. 253 de lav püskürttüğü bilinen Erciyes dağında yaz-kış hiçbir zaman kalkmayan bembeyaz kar örtüsü gel zaman-git zaman değişik efsanelere ve hikâyelere konu olmuştur. Bu efsanelerden bir kaçına aşağıda özetle yer vermeye çalışacağım;
ER-CİŞ EFSANESİ :
* Çok eskiden Erciyes dağının eteklerinde bir kabile yaşamaktaymış. Kabile reyisinin adı “Ciş” olan güzel mi güzel bir kızı varmış. Buraya yolu düşen “Er” isimli bir delikanlı kıza aşık olmuş ve kızı babasından istemiş. Babası dağın zirvesindeki ejderhayı öldürmesi şartıyla kızını vereceğini söylemiş. Er koyulmuş zirveye doğru yola. Bu arada Ciş de Er’i görünce aşık olmuş ve gelinliğini de giyerek Er’in peşinden zirveye doğru yola koyulmuş. Zirvede ejderha alevlerini göndermiş üzerlerine. Ciş’in beyaz duvağı dağda beyaz bir örtü haline gelmiş. İşte Erciyes’in başındaki beyaz kar örtü efsaneye göre Ciş’in beyaz duvağı ve bu büyük aşkın sembolüdür. Erciyes ismi de buradan türemiştir.
KEREM İLE ASLI EFSANESİ :
* Erciyes Dağına dair bir başka efsane de “Kerem ile Aslı” hikâyesinde anlatılır. 16.yy’da İran İsfahandan başlayan, Kerem’in Aslı’nın peşinden Kayseri’ye kadar geldiği, Aslı’yı Kayseri’de bulduğu, aşklarının ateşi ile küle döndükleri, birbirine karışan küllerinin Erciyes Dağında toprağa karıştığı, Erciyes’in başında hiç bitmeyen karın bu iki aşığın kefeni olduğu rivayet edilir.
AĞ GELİN EFSANESİ :
* Bir diğer efsane “Ağ Gelin” efsanesidir. Efsaneye göre evli ve iki çocuklu ağ gelin, kocası gurbete gittiğinde peşine eşkıya düşer. Ağ gelin çocuklarını da alarak Erciyes’e doğru kaçar. Eşkıyanın yaklaştığını ve uçurumdan başka gidecek yeri olmadığını fark edince dua eder “Rabbim beni ya taş et ya da kuş yeterki bu eşkıyanın eline düşürme” Rivayete göre ilk duası kabul edilir ve taş olurlar. Gurbetten dönen kocası haberlerini alır ve izini sürer eşinin ve çocuklarının. Onların taşa dönüştüğü yere gelince “bir ses duyar kocası taş kesilen yerden 'Yiğidim namusunu bir eşkıyaya çiğnetmedim. O eşkıyadan ahımı koma.' Bu ses Ak Gelin'in sesidir.
SARIGÖL EFSANESİ:
* Başka bir efsane Erciyes’te bulunan “Sarıgöle” aittir. Geçmiş zaman olur ki hazineler yüklü bir kervan Sarıgölden geçerken taşınan sandıklar göle devrilir ve sandıklardaki altınlar gölün derinliklerine batar. Bu nedenle altınların rengi göle yansımaya başlamıştır. O gün bu gündür de altın renginde görünmektedir. Bu yüzden Sarıgöl olmuştur adı.
ALİ DAĞI EFSANESİ:
* Erciyes Dağına kardeş iki dağ vardır. Bunlardan biri Ali Dağı, diğeri ise Hasan Dağıdır. Efsaneye göre Hasan Dağında Hasan Baba, Ali Dağında Ali Baba adında erenlerden iki pîr yaşarmış. Hasan Baba, ağustos ayı sıcağında mendiline kar doldurur, eritmeden Ali Baba'yı ziyaret eder, Ali Baba da dağında hiç eksilmeyen kömür ateşinden, kızgın korları mendiline kor Hasan Baba'yı ziyarete gelir, saatlerce görüşürlermiş. Bu sırada, ateş dolu mendil yanmaz, sararmazmış bile. Ali Dağı efsanesi de böyledir işte..