Hüsamettin Urfalıer

Dünya Engelliler Günü

Hüsamettin Urfalıer

Her insanın hayatında hemen hemen herkesin nimet olduğunun bilincinde olduğu birçok güzellik vardır. Önce hayatta olmak, sonra da sağlıklı kalmak Allah’ın insanlara bahşettiği en önemli nimetlerdendir. Ama bunların da üzerinde Allah’ın inananlara verdiği en büyük nimet imandır. İman sahibi insan asıl yurdun ahiret olduğunu bilinciyle başına gelen her türlü sıkıntıyı kazayı, belayı, kederi bu imanla karşılamaktadır. Doğuştan ya da sonradan ortaya çıkan hastalık ve engellilik halleri, hayatın gerçeği olup insanın noksanı değildir. Bilakis sabır, sebat ve gayretle sonu cennete ulaşan birer imtihan vesilesidir. 2019 yılında tüm dünyada baş gösteren Covid-19 salgınını hatırlayalım o güne kadar belki de çoğumuz böyle bir hastalığın pençesine düşerek hasta olmayı ya da hayatını kaybetmeyi aklından bile geçirmiyordu. Ama hepimiz yaşadık ve bir kere daha anladık ki sağlığımızı kaybetmemiz an meselesi. Bu nedenle yüreğimizde beslediğimiz sevgiyle engelli kardeşlerimize umut aşılamak, onlar için hayatı kolaylaştırmak hepimizin vazifesi olmalıdır. Derdi ne olursa olsun, göremeyene göz, konuşamayana dil, işitemeyene kulak, yürüyemeyene ayak, tutamayana el olmak, bizler için en büyük görevdir. Hem pek çoğumuzun aklına gelmeyen bir şey de var..Allah belki de sadece engelli kardeşlerimizi değil,  sağlam olanlarımızı da imtihan ediyor olabilir. Peygamberimiz engelli sahabelerle şakalaşmış, onlara özel bir ilgi göstermiş, ikram ve iltifatta bulunmuştur. Onların sosyal hayata katılımlarını sağlayan kolaylıklar getirmiştir. Aslında İçlerinde nice cevherler olan engelli kardeşlerimizden toplum olarak katkılarından istifade edeceğimiz ve onlardan öğreneceğimiz o kadar çok şey varki..İnsan insan olduğu için en onurlu, şerefli ve aziz olan varlıktır. Yapmacık samimiyetlerle ya da birbirimizi görmezden gelerek değil, hep birlikte biz olduğumuz için kalabiliyoruz ayakta birbirimizden güç alarak. 

Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra, yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa: 'Buraların yabancısıyım" demiş. "Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler." Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra: "Ben de buraya ilk defa geliyorum" demiş. 'Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.' Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez. Çocuk: 'Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz?' diye gülümsemiş. 'Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.' 'İyi ama...' demiş adam, 'Bunların parktan değil de, tek bir ağaçtan gelmediği ne malûm?' 'Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez" diye atılmış çocuk. "Üstelik manolyalar da katılıyor onlara, hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız. 'Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kâğıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş onun kör olduğunu, çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın durumunu fark ettiğini, ışığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken: "Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, görmeyi o kadar çok özledim ki... Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?" Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken: "Artık emin değilim" demiş. "Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür...'

Engel tanımayıp tüm zorluklara rağmen hayata tutunan sevgili kardeşlerimi gösterdikleri gayret, sabır ve özveri için kutluyorum.
Takdir ve minnetle…
 

Yazarın Diğer Yazıları