Hilal Tekeoğlu

Telefon şarjları tamam: Kendinizi şarj ettiniz mi?

Hilal Tekeoğlu

Günümüzde insanların en büyük korkusu artık telefonların şarjının bitmesi oldu. Hele bir de dışarı çıkılacak veya dışarıda şarjı yüzde 10 olduysa tamam ‘Tüh yaa lütfen şarjım bitmesin, az daha dayan’’ gibi sözcükler telefonlara fısıldanıyor. Oysa bireyler telefonuna ‘dayan’ derken kendilerinin şarjının ne durumda olduğunu unutuyor.

Hatırlar mısınız, eskiden telefon şarj olurdu sonra kablo nerde telefon nerde… Ama şimdi öyle mi? Şarj kablosu ve telefon adeta ayrılmaz bir bütün oldu. İnsanlar ruhlarından ayrıldı telefonuyla bütünleşti. Kendi bedenlerinin şarjını unuttu.

Şarj kablosu insanların yanında yoksa kesin powerbank vardır. Yoksa da birilerinin vardır. Telefon hayatın o kadar ayrılmaz bir parçası haline geldi ki şarj kablosu yoksa bireyler powerbank taşıyor. Neden? Şarj bitmesin. Birde onun şarj takibini yapıyorlar.

Geçenlerde bir arkadaşım yanında hiçbir şekilde şarj aleti taşımadığını söylediğinde ne çok şaşırmıştım. ‘Hilal ben şarj aleti taşımıyorum, kapanırsa da kalıyor öyle’ dedi. Teknoloji çağında türümüzün son örneklerinden biri benim arkadaşım olabilir. Bana gelince açıkçası benim için de pek bir önemi yok. Bir gün dolduruyorum biterse bitiyor, kalırsa kalıyor…

Sonra bir durdum ve düşündüm! Neden bu kadar telefona bağlı yaşıyor insanlar? Hayatın koşturmacası yetmezmiş gibi dijital dünyada da ayrıca akıp gidiyorlar. Telefon şarjına odaklanırken çoğu zaman bireyler kendinden uzaklaşıyor ve kendini şarj etmeyi unutuyor.

Telefon şarjını bitmesin diye takip eden insanlar çoğu zaman kendini şarj etmeyi unutuyor. Dolayısıyla insanın telefon şarjını doldurduğu gibi kendi şarjını da doldurması gerekiyor. Yoksa ruhun şarjı hep yüzde 10’da kalıyor…
 

Yazarın Diğer Yazıları