Hilal Tekeoğlu

Eşsiz uygarlığın gölgesinde 'Kadınlar Ülkesi'

Hilal Tekeoğlu

Sizce erkeksiz dünyada sevgi, akıl ve düzen nasıl olurdu? Ya da şiddetsiz bir uygarlık hayal edin... Toplum nasıl şekillenirdi? Bu sorular ışığında Charlote Perkins Gilman’ın ‘’Kadınlar Ülkesi’’ kitabı, feminist ütopya edebiyatında en dikkat çeken eserlerden biri olarak karşıma çıktı.

Günümüzden bir asır önce 1915 yılında yayımlanan bu eser, kadınların eğitimi, toplumsal cinsiyet rolleri ve kadın doğasına ait fikirler ile o dönemin çok ötesinde bir dünya sunuyor.

Kitapta sadece kadınların yaşadığı bir uygarlık ve bu uygarlığı keşfetmek isteyen 3 erkek kaşifin yolculuğu anlatılıyor. Kadınların yaşadığı bu yerde şiddet yok, dayanışmacı ve çevreci bir yaşam tarzı var.

Uzun bir yolculuğun ardından buraya gelen Van, Jeff ve Terry, buradaki yaşam biçimi ve kendi ataerkil düşünceleri arasında adeta bir çarpışma etkisi yaşıyor. Kadınların güçlü olması, ama bir yandan da zarif halleri onları çok etkiliyor.

Kitap bir roman akıcılığından ziyade sizleri fikir tartışmalarıyla içine çekiyor. Yavaş anlatımlı düşünce kalıplarına alışmak da biraz sabır istiyor. Ayrıca 20. yüzyıl başına ait bir dil kullanılması sizleri bir tık zorlayabilir.

Yazar Gilman, kitapta erkek egemen yapısıyla barışçıl bir kadın toplumunun karşılaşacağı ve insanlığın yeniden doğuşu ile anlayışlı bir dünyada devam edebileceği umudunu yansıtıyor.

Erkek ve kadın düşüncelerinin birbiri etkisi altına alınan bu kitap bana kadın erkek eşitliğine ilişkin farklı bir perspektif sundu. Toplumsal eleştiri ve feminizm severlerin mutlaka okuması ve kütüphanesinde bulundurması gereken bir klasik olduğunu düşünüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları