Merhaba…
'Terörsüz Türkiye' başlığını atmak, her ne kadar umutla dolu olsa da, bir o kadar da içimizi acıtıyor. Son günlerde izlediğim şehit çocuklarının videoları, yüreğime tarif edemeyeceğim bir sızı bıraktı. Ne yazık ki sadece izlemekle yetiniyoruz. Seyirciyiz. Ama içimizde fırtınalar kopuyor.
Çoğu insan gibi benim de zihnimi meşgul eden sorular var. Günlerdir arkadaşlarımla bu meseleyi konuşuyoruz. Herkesin fikrini önemsiyorum çünkü mesele sadece siyaset değil; vicdan, geçmiş, gelecek ve çocuklarımızın hayatı. Gerçekten terör sona erecek mi? Yoksa onca şehidimizin kanı yerde mi kalacak?
Benim tek düşüncem, 41 yıldır vatanı için can veren şehitlerimiz ve onların geride bıraktığı çocuklar. Bu yüzden umutlu olmak istiyoruz ama gözümüz geçmişte, kulağımız gelecek haberde.
Bu konuda fikirlerine çok değer verdiğim bir ağabeyime sordum:
'Gerçekten terör bitecek mi?'
Yanıtı kısa ama güçlüydü: 'Evet, umutla bakıyorum.'
Başörtüsü meselesini hatırlattı. Bir zamanlar büyük tartışmaların yaşandığı bu konu artık normalleşti. 'Bu da öyle olacak' dedi. 'Hiçbir annenin yüreği daha fazla yanmayacak. Bir şehit daha olmayacak.'
Bu konuşmadan sonra, köşe yazarlarının da görüşlerini araştırdım. Her biri sürece farklı yerden bakıyor ama ortak bir nokta var: Türkiye yeni bir yol ayrımında.
Hürriyet’ten Abdulkadir Selvi, bunun bir pazarlık değil, bir fırsat olduğunu söylüyor. Sürecin merkezinde terörü bitirme iradesi var.
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca ise süreci sadece müzakere değil, sahadaki gerçekliğe dayalı bir tasfiye olarak değerlendiriyor. MİT’in rolü ve siyasetin aldığı şekil, sürecin bir güvenlik operasyonunun ötesine geçtiğini gösteriyor. Ama uyarıyor: Zafer anlatısından kaçınmak gerek.
T24’ten Mehmet Y. Yılmaz, mesajların PKK’yı silah bırakmaya yönlendirdiğini, buna karşılık devletin demokratik alanı genişletmeyi tartışabileceğini ifade ediyor.
Hürriyet’ten Hande Fırat ise sürecin ilerlemesi için KCK’nın silah bırakma kararı alması gerektiğini ve bunun birkaç ay içinde gerçekleşmesinin beklendiğini yazıyor. Silahların kaydı ve lağvedilme süreci teknik boyutlarıyla detaylandırılıyor.
Karar gazetesi yazarı Akif Beki, bu çağrının bir bitiş değil, yeni bir başlangıç olduğunu belirtiyor. Henüz filizlenen bir süreçten söz ediyoruz. Asıl iş şimdi başlıyor.
Bütün bu yazıları okuduktan sonra vardığım sonuç ne biliyor musunuz?
Biz toplum olarak yapabileceğimizin en iyisini yapmalıyız: Devletimizin kararlarına saygı duymak, birbirimize kenetlenmek ve provokasyonlara kulak asmamak. Bu süreçte doğru bilgiye ulaşmak, okumak ve analiz etmek artık her vatandaşın görevi.
Madem bir ittifak kuruldu, şimdi birlik zamanı. Yoksa ayrışmak ve karşılıklı ithamlarla süreci zora sokmak, en çok da şehitlerimize zarar verir.
'Devletin kestiği parmak acımaz'derler… Evet, biz susuyoruz, izliyoruz ama içimizde fırtınalar kopuyor. Dileğim; bu sefer gerçekten terörsüz bir Türkiye hayalinin gerçeğe dönüşmesidir. Hiçbir çocuk babasız, hiçbir anne evlatsız kalmasın. Bunun için umut etmekten ve güvenmekten başka çaremiz yok
Evet Abdullah Öcalan teröristtir ve bu hep böyle kalacak.. Sadece bir daha kimsenin canı yanmayacak.. ama hiç bir şey de UNUTULMAYACAK..