Günümüzde kapitalist sistemin sunduğu tüketim bolluğu bize aynı zamanda beraberinde kıtlık getiriyor. Mesela bir ürünün masallardan fırlamışçasına farklı çeşidi bir yemeğin onlarca farklı lezzeti olması teknolojik ürünlerin farklı segmentlerinin bulunması bireylerin bu çeşitlilik içerisinde kaybolmasına rağmen anlam arayışı varlığını kuvvetli bir şekilde sürdürüyor. Bu bize şunu gösteriyor ki bireyler için tüketim sadece bir kıyafet, yemek, teknolojik gereç veya eşya değil bir kimlik ve karakter inşası malzemesi. Adeta kim olduğumuzu gösterecek, statümüzü belirleyecek bir sembol…
Baudrillard’ın da bahsettiği gibi modern toplumlarda bireylerin temel amacı ihtiyaçlarını gidermek değil. Satın alma eyleminin temel nedeni anlam ve sembol. Örneğin: cep telefonu bir ihtiyaç. Fakat cep telefonu ile hiçbir sorun yaşamayan bir bireyin üst modeli çıktığını ifade ederek gidip satın alması bu sembol ve varlık arayışının en güzel örneklerinden birisidir. Lakin Baudrillard’ında bahsettiği tam olarak bu! Mesele ürünün işlevi değil. Ürünün beraberinde getirdiği 'gösterge değeri'
Eksiklik duygusu hiç azalmıyor. Yani bireyler sürekli alışveriş yaparak mutlu oluyor gibi bir güdü oluşuyor. Fakat unutulan şey bu güdü aynı zamanda hiç bitmeyen bir eksiklik duygusunu körüklüyor. Kapitalizmin getirdiği tüketim bolluğu aynı zamanda eksiklik duygusunu yeniden üreterek sürekli tüketmeyi adeta zorunlu kılıyor. Ve bireyler maddi ve fiziki olarak daha fazlasına sahip oluyor lakin ruhsal ve düşünsel olarak daha yoksun hissediyor.
Peki bu yoksunluk nasıl giderilebilecek? Bence, aslında bu noktada farklı alanlar ortaya çıkıyor. Mesela sanatsal faaliyetler bireylerin tüketim boşluğunu tamamlamak için önemli bir alan. Bir dostla edilen hasbihal, bir kitabın sayfalarını çevirmek, üretmenin verdiği sonucunda getirdiği o emek hissi, tiyatro oyununun son perdesinde yapılan alkış bile tüketim kültürünün yarattığı bu boşluğu doldurmak için önemli alanlar.
O yüzden süslü vitrinlerin ışıltılı spotları altında kaybolmaktan ziyade manası derin hareketlerle kalıcı anlamı olacak bir yaşam tarzı oluşturmak esas olmalıdır. Tüketim mutluluğu getirmez... Esen kalın…