Her yeni gün, hayatımıza bir “düzenleme” daha ekleniyor. Üstelik bu düzenlemeler, doğrudan yaşamı sürdürmekle ilgili temel ihtiyaçlara dokunuyor. Son olarak yemek kartlarına getirilen market limiti kararı da bunun somut bir örneği. Yeni düzenlemeye göre yemek kartlarıyla yapılan market alışverişlerine aylık 3.476 TL sınırı getirildi. Bu miktarın üzerindeki harcamalar artık karttan karşılanamayacak.
Peki neden?
Çünkü belli ki sistem, artık insanları gerçekten nasıl yaşadığını göz ardı ederek sadece rakamlarla yönetmek istiyor. Birileri, “Bu kadarı yeter,” diyebiliyor. Ama bir başka yerde, o kartla çocuğunun bezini, sütünü alan bir anne ya da öğle yemeğinden kısıp evine market alışverişi taşıyan bir çalışan, “Benim için yetmiyor,” diyemiyor. Çünkü sistem ne yazık ki onu duymuyor.
Bu ülkede maaşlar, alın teriyle değil sektöre, tanıdığa, şansa göre belirleniyor. Aynı üniversiteden mezun iki kişi arasında uçurumlar varken, eğitim artık çoğu insan için sadece zaman kaybı. Çünkü zeka, azim ve çalışkanlık değil; başka şeyler kazandırıyor bu düzende. Üniversite mezunu olup asgari ücretle geçinmeye çalışan binlerce kişi, her gün okumanın bir değer olmaktan nasıl çıktığını yaşayarak öğreniyor.
Bugün eğitimli olmak artık ekonomik olarak bir avantaj değil. Birçok gencin hayali, hızlıca para kazanabileceği herhangi bir işe girmekten ibaret. Çünkü okumanın, düşünmenin, üretmenin karşılığı yok. Zeki olan okumuyor, okuyan da sonunda kendini sorguluyor.
Kısacası, büyük bir düzen içinde düzensizlikle boğuşuyoruz. İnsanlar, hak ettikleri hayatı yaşamak bir yana, asgari seviyede dahi kalmak için türlü kısıtlamalarla mücadele ediyor.
Bu sistemin hangi parçası "insan" için çalışıyor, gerçekten çok merak ediyorum.