Ecem Yaman

Sefillerden daha sefil bir hikâye

Ecem Yaman

Victor Hugo’nun Sefiller adlı romanını okuyan herkesin hafızasında Jan Valjean kalmıştır. Açlıktan bir somun ekmek çaldığı için yıllarca kürek cezasına çarptırılmış bir adamdır. Hayatın adaletsizliğini onun üzerinden görürüz. Roman bize dönemin ne kadar sert kurallar içerdiğini yoksulluğun nasıl cezalandırıldığını gösterir. Okurken içimiz burkulur adaletsizlik canımızı acıtır. Ancak hikâye ilerledikçe Jan Valjean’ın dönüşümünü görürüz. İyi bir insan olur başkalarına yardım eder sonunda içimiz biraz da olsa rahatlar.

Ama hayat her zaman bir roman değildir. Gerçekler yumuşatılmıyor. Karakterler hayatta kalamayabilir. Sonu her zaman bir umutla bitmez. Bugün yaşananlar Hugo’nun yazdıklarından çok daha ağır gelir.

Gazze’den bir çocuğun hikâyesini anlatmak istiyorum. Adı Amir. Jan Valjean gibi aç kalmıştı. Ama o bir somun ekmek çalmadı. Yalnızca hayatta kalmaya çalıştı. Günlerce açtı. Vücudu bir deri bir kemiğe dönmüştü. Ayağında ayakkabı yoktu. Üzerindeki kıyafetler yırtıktı, kirliydi. Ama Amir yine de yürüdü. Tam on iki kilometre. Çünkü bir yardım noktasına ulaşmak istiyordu. Belki bir torba un, biraz pirinç, birkaç konserve alabilirdi.

Umudunu toplayıp yola çıktı. Sıcak, açlık, korku... Hepsini arkasında bırakmaya çalıştı.
Ve ulaştı. Yardım noktasında bir torba gıda aldı. Kocaman bir mutluluk sığmıştı küçücük yorgun bedenine. Tam dönecekti ki silah sesleri duyuldu. İsrail askerleri kalabalığa müdahale etti. Biber gazları göz yaşartıcı bombalar, plastik ve gerçek mermiler havada uçuştu.

Ayaklarının dibine ateş edildi. Amir kaçmaya çalıştı. Korkudan ağlıyordu. Yanındaki insanlar yere yığıldı. O ise sadece kaçmak istiyordu. Kaçamadı.

Jan Valjean, Hugo’nun kaleminde yaşadı. Amir ise dünyanın gözleri önünde öldü. Unutulmaya mahkûm edilerek. Artık Sefiller yalnızca bir edebiyat klasiği değil. Bugünün gerçeği. 

Yazarın Diğer Yazıları