Son zamanlarda ülke gündemini takip etmek bir zaman kaybı hissi yaratıyor. Çünkü gündelik hayatta önemli meseleler bir kenara itilirken, toplumun enerjisi ve dikkati yine lüzumsuz, yüzeysel tartışmalara yöneliyor.
Bir kesimin kıyafet tercihleri diğer kesimin dini hassasiyetleri üzerinden yürütülen bu tartışmalar Türkiye'nin en temel değerlerinden biri olan laikliğin ne yazık ki hâlâ doğru anlaşılmadığını gösteriyor. Dahası inancı ya da inançsızlığı dayatma ya da küçümseme aracı hâline getirenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor.
Peki, laiklik nedir?
Laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Yani devletin hiçbir dinin ya da mezhebin kurallarına göre yönetilmemesi tüm inançlara eşit mesafede durmasıdır. Aynı zamanda insanların inanç özgürlüğünün güvencesidir. Laiklik insanların isterse dindar, isterse seküler yaşam tarzlarını benimseyebilmelerini garanti altına alır.
Ancak Türkiye’de laiklik ne yazık ki iki uç arasında sıkışmış... Bir yanda laikliği sadece başörtüsüne inanca ya da geleneksel değerlere karşı olmak gibi gören dar bir bakış açısı var. Diğer yanda ise dindarlığı sadece yasaklar korkular ve şekillerle sınırlayan dini adeta sosyal denetim aracı hâline getirmeye çalışanlar...
Her iki anlayış da laikliğe değil kendi yaşam tarzına üstünlük kazandırma arzusuna dayanıyor.
Sosyal medyada bir kesimin giyimi, yaşam tarzı ya da tatile çıkışı üzerinden başlayan tartışmalar bunun en somut örneği. Evet bir kadın istediği gibi giyinebilir. Bu onun laik bir ülkede bireysel özgürlüğüdür. Ama laiklik, sadece açıklıkla özdeşleştirilemez. Açık giyinmek ne kadar kişisel bir tercihse örtünmek de o kadar bireysel bir karardır.
Bir diğer sıkıntı ise dinin sadece yasaklardan ibaretmiş gibi gösterilmesi. Onu yapamazsın, buraya gidemezsin, şöyle davranamazsın diyerek din adına kural koyan hatta korku salan bir anlayış yayılıyor. Bu tavır dini sevdirmez aksine uzaklaştırır.
Peki, asıl gündem ne olmalı?
Ekonomi, eğitim, hukuk, kadın cinayetleri, genç işsizliği, göç sorunu, iklim krizi, yangınlar, hayvan katliamları… Türkiye'nin önünde çözülmeyi bekleyen onlarca yakıcı sorun varken toplumun hâlâ kim ne giydi, kimin başı açık, kim Cuma'ya gitti gibi gündemlerle meşgul edilmesi büyük bir zaman kaybıdır. Bunu körükleyen medya, sosyal medya fenomenleri ve siyasiler ise toplumu bilinçli olarak kutuplaştırıyor.