Türkiye’de girişimcilik yıllardır konuşulan ama bir türlü istenilen düzeye ulaşamayan bir alan… Çoğu insanın aklında risk kelimesiyle birlikte anılan girişimcilik, aslında toplumun kalkınması için en önemli adımlardan biri….
Ancak bizde hâlâ sabit maaşım olsun, ay sonunu getireyim anlayışı ağır basıyor. İnsanlar, belirsizliğin olduğu her alandan uzak durmayı tercih ediyor. Çünkü risk almak cesaret istiyor cesaret ise çoğu zaman toplum tarafından desteklenmiyor.
Bugün etrafımıza baktığımızda, memuriyetin hâlâ güvenli liman olarak görüldüğünü, gençlerin ise hayal kurmaktan korktuğunu görüyoruz. Üniversitelerde fikir üretmekten çok sınav geçme telaşı var. Bir gencin aklında parlayan bir iş fikri olsa bile çevresinden genellikle aman uğraşma, elindekini kaybedersin gibi cümleler duyuyor.
Bu da doğal olarak girişimci ruhun köreltiyor.
Herkesin kendi küçük alanına çekilmesi, üretkenliğin ve yeniliğin önünü kapatır.
Bugün ülkenin dört bir yanında iyi fikirler var ama bu fikirlerin büyük bir kısmı masa başında, kahve sohbetlerinde ya da başka ülkede…
Neden? Çünkü insanlar denemekten, başarısız olmaktan korkuyor. Oysa dünyada her başarılı girişimin arkasında sayısız başarısızlık hikâyesi var. Ancak hâlâ ya olmazsa demekten ya olursa demeye geçilemedi.
Bir ülkenin kalkınması sadece büyük sanayi yatırımlarıyla değil, küçük fikirlerin cesur adımlara dönüşmesiyle başlar.
Eğitim sisteminden başlayarak çocuklara soru sormayı farklı düşünmeyi üretmeyi öğretmek gerekiyor. Gençlere ezberletilen garanti meslek anlayışının yerine üretkenlik düşüncesi yerleşmeli.