Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Nihal Candan’ın ardından başlayan tartışma, hepimizin uzun süredir bildiği ama yüzleşmekten kaçtığı bir gerçeği tekrar önümüze koydu. 23 kiloya kadar düşen genç bir kadın, hayattan koptu.
Nihal Candan’ın anoreksiya nervoza teşhisiyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmesi, sosyal medyada geniş yankı buldu. Paylaşımlarda yalnızca onun yaşadıkları değil, toplum bu konuyu güzellik algısı da tartışıldı. İnsanlar sosyal medyada dayatılan görünüm kalıplarının, bireyler üzerindeki baskısını dile getirdi. Birçok kişi, “sosyal medya insanlara zarar veriyor” dedi. Gerçekten de zarar veriyor.
Bugün sosyal medya yalnızca iletişim kurduğumuz bir mecra değil aynı zamanda kendimizi tanımladığımız, değer biçtiğimiz ve karşılaştırdığımız bir alan. Her gün karşımıza çıkan yüzlerce “ideal” beden, kusursuz cilt, ince bel, büyük dudak ve küçük burun, sessizce zihnimize kazınıyor. Bu görüntüler yalnızca estetik bir tercih olarak kalmıyor bir zorunluluk haline geliyor. Beğenilmek için, fark edilmek için ve hatta sadece normal görünmek için bu kalıplara uymamız gerektiği fikri yerleşiyor.
Şarkıcı Derya Uluğ’un yaptığı açıklama, bu baskının ne kadar gerçekçi olduğunu gösteriyor. Uluğ, X hesabında yaptığı paylaşımda üniversite yıllarında anoreksiya ile mücadele ettiğini ve bu süreci zor da olsa atlattığını söyledi. En çarpıcı cümlelerinden biri şuydu: “Bir dilim ekmek yiyebilmek için dua ettiğim geceleri biliyorum.” Çünkü yemek, bir insanın yaşaması için gerekli en temel ihtiyaçtır. Eğer bir kişi bunun için dua ediyorsa, ortada yalnızca fiziksel değil, ciddi bir psikolojik tahribat var demektir.
Bugün birçok insan, özellikle genç kadınlar, benzer bir mücadele veriyor. Sosyal medyada gördükleri bedenlere ulaşabilmek için yemek yemeyi suç gibi gören, aynaya her baktığında “yetersiz” hisseden binlerce insan var. Bu yalnızca estetik bir mesele değil, yaşamı tehdit eden bir durumdur.
Bu algı, insanlara yaşamak yerine “görünmek” üzerine kurulu bir hayat dayatıyor. Herkes her şeyin farkında... Bu görüntülerin filtreli olduğunu, estetik müdahalelerle yaratıldığını biliyoruz. Ancak yine de bu algının etkisinden çıkamıyoruz. Çünkü sistem, güzelliği bir ayrıcalık gibi sunuyor. Güzel olan daha fazla beğeni alıyor, daha çok ilgi görüyor, daha fazla değer kazanıyor.