Son yıllarda şehir şehir gezdikçe, yediğimiz yemeklerin kalitesinin nasıl değiştiğini gözlemliyorum. Herkesin sıkça duyduğu bir cümle vardır: “Bu ülkeye gittim, yemeği çok iyiydi” veya “Yabancı birisi geldi, buradaki yemekler kötü dedi.” Ne yazık ki bu, gözlemlerime göre giderek doğruya yakın bir hal alıyor. Günden güne her şey zamlanıyor; fiyatlar yükseliyor ama karşılığında aldığımız kalite maalesef düşüyor.
Kayseri’de bu durumu sıkça deneyimliyorum. Şimdi fiyat artışlarının ardından ne yazık ki kaliteli ve temiz mekanların sayısı azaldı. Yemeğe ödediğimiz paralar arttı ama porsiyonlar küçüldü, malzeme kalitesi düşmeye başladı. Tatlılar bile artık eskisi kadar lezzetli değil dışarıda sunulan çoğu ürün ne yazık ki özensiz ve kalitesiz hazırlanıyor.
Başka şehirlerde durum farklı. Özellikle belirli illerde restoran ve kafelerde hem hijyen hem de lezzet açısından özen hâlâ devam ediyor. Müşteri memnuniyeti öncelikli sunum titiz ve malzeme kalitesi yüksek. Kayseri’de ise bu özen artık çok az sayıda mekanda mevcut. Şehri tanıyanlar bilir size lezzetli ve temiz bir yer diye önerebileceğim sadece bir veya iki mekan kaldı.
Kayseri'de birde buna “ticari zeka” deniyor. İşletmeler maliyetleri kısmak kar marjını artırmak için kaliteyi düşürüyor. Porsiyon küçültülüyor, ucuz ve kalitesiz malzeme kullanılıyor. İnsanlar bunu fark ediyor mu bilemiyorum ama uzun vadede güven kaybı kaçınılmaz oldu.
Benim gözlemim şu, pahalı bir yemeğin karşılığında alınan kalite ne yazık ki Kayseri’de giderek azaldı. İnsanlar hala şehre özgü lezzetleri, temiz ve özenli sunumlarla tatmak istiyor. Bu beklentiyi karşılamak ise işletmelerin elinde. Ticari zekâ yalnızca kârı artırmak olarak görmemeli lazım uzun vadeli müşteri memnuniyetini sağlamaları gerekiyor. Ama gördüğüm kadarıyla bu ders henüz Kayseri’de çoğu işletme tarafından alınmamış görünüyor.