Antalya'da bir hayvanat bahçesinden kaçan aslan, şehirde paniğe neden oldu. ‘Zeus’ adlı bu aslan, bir çiftçiyi ağır yaraladıktan sonra, güvenlik güçleri tarafından tüfekle vurularak öldürüldü. Resmi açıklama net: Kamu güvenliği için tehdit oluşturuyordu, bu yüzden etkisiz hale getirildi.
Ama gelin bu olayı bir de başka bir yerden, başka bir bakış açısından okuyalım. Hayvanat bahçesinden değil, hayvan hapishanesinden kaçan bir canlıydı Zeus.
Üç yıldır kafesler ardında yaşayan, gösteri malzemesi hâline getirilen, doğal ortamından koparılmış bir aslan. Onun hikâyesi yalnızca bir ‘kaçış’ ya da ‘saldırı’ değil; özgürlüğü tatmadan ölen bir canlının, son bir çırpınışıydı…
Zeus üç yıl boyunca bir hayvanat bahçesinde yaşadı. Bu süre boyunca dar bir alanda, kafesler içinde, doğasına aykırı koşullarda hayatını sürdürmeye çalıştı. Aslında bu, bir tür hayvan hapishanesiydi. Camlar ardında sergilenen, fotoğraflanan, gösterilen bir canlıydı. Doğal yaşam alanı yoktu. avlanamıyor, özgürce koşamıyordu. Onun hayatı insanların bakışlarıyla sınırlıydı.
Bir sabah bir ihmal sonucu kafesinin kapısı açık kaldı. Zeus dışarı çıktı. O andan itibaren artık ‘vahşi bir tehdit’ olarak kodlandı. Oysa aslanlar, doğaları gereği yırtıcıdır. Onun doğasında saldırganlık değil, özgürlük vardır. Ancak üç yıl boyunca bastırılmış tüm içgüdüleri o sabah serbest kaldı.
Hayvanat bahçeleri çoğu zaman ‘eğitim’ ve ‘koruma’ amacıyla kurulduklarını söyler. Ancak birçok hayvan için bu yerler, demir parmaklıkların arkasında geçen bir ömür anlamına gelir.
Zeus’un kaçışı, doğaya duyduğu özlemin bir sonucudur. Belki de o sabah açık kalan kapıdan içgüdüsel olarak çıkmak istedi. Çünkü hiçbir canlı doğasından koparılmış bir hayatı sonsuza kadar kabul etmez. Aslanlar avlanmak, özgürce dolaşmak ve doğayla temas etmek ister.
Sözde ‘korunan’ hayvanlar, beton zeminlerde demir parmaklıklar ardında yaşıyor. Biz ise camların arkasından onları izliyor ‘aslan böyle olur’ diye anlatıyoruz.
Ama aslan böyle olmaz. Aslan savanada olur. Yayılır, avlanır, göğe kükreyerek varlığını ilan eder. Hayvanat bahçesinde doğmuş bile olsa, içgüdüleri asla beton duvarlara sığmaz. Kafese doğan hiçbir canlı, zinciri sevmez. Çünkü özgürlük, doğuştan gelen bir ihtiyaçtır. Zeus’un özgürlüğü üç yıl sürdü. Daha doğrusu, sürdürülemedi. Üç yıl boyunca insanlara gösterildi. Fotoğraflandı, alkışlandı, ‘bakın ne güzel beslemişler’ denildi.
Belki bilmeden içgüdüsel olarak kaçtı. Belki de yaşadığı kısıtlı hayattan ilk kez uzaklaşma fırsatı buldu. Ancak dışarıya adım attığı an tehdit olarak görüldü. Onu bayıltmak yerine öldürmek, güvenlik açısından bir karar olabilir. Ancak bu karar aynı zamanda bir yaşamın, özgürlük isteğinin tamamen sona erdirilmesidir.