Sosyal medya uygulamalarının hayatımıza girmesi ile birlikte Türkiye genelinde gösteriş kültürü arttı. Hayatımızın her anını sosyal medya da yaşayan bireyler olduk. Peki, gerçekten hayatı yaşıyor muyuz?
Geçenler de uzun zamandır görmediğim arkadaş grubumla bir araya geldim. Uzun sohbet sonrasında tam kalkarken fotoğraf çekmek aklımıza geldi. Bunu da bizden uzakta yaşayan bir arkadaşımıza göndermek için çektik. O gün yolda dönerken aklıma bu yazıyı yazmak geldi. Anın için de yaşadığımız zaman aklımıza sosyal medya bile gelmiyor.
Ama öyle de bir kesim var ki tamamıyla hayatını sosyal medyada yaşayan… Burada influencerleri kast etmiyorum. Onların artık bir nevi görevleri bu oldu. Birebir kendi sosyal medya arkadaşlarımızdan bahsediyorum. Bu grupta bulunan kişiler sabah kalktığında günaydınla başlayıp, mutlaka yemek paylaşan, araya bir de sitemli sözler sıkıştıran kişiler maalesef… Genellikle çevremi gözlemlediğimde bu kişilerin yalnız olan kişiler olduğunu gördüm. Çevresinde kimsesi kalmayan kişiler hayatını sosyal medya platformunda yaşamaya başlıyor.
Yazarken de aklıma şu geldi. Yakın zamanda sevgili babacığımı kaybettim. Zor bir hastalık sürecinde yanımızda olmayan herkes sosyal medya da babamın fotoğrafını yayınladı. O an fotoğrafları gördüğümde babamla geçirdikleri tek bir anıları olmadığı için, babamın tek fotoğraflarını yine sosyal medyadan alarak paylaştıklarında üzülmüştüm. Ama acıyı paylaşmak da artık bir görev oldu.
İnsanlar sosyal medyada alınan bir beğeni belki çok nadiren olsa da bir yorum ile kendilerinin takdir edildiğini düşünüyorlar. Hayatı yaşıyorlar mı bilmiyorum ama sosyal medya da hayatı çok iyi yaşadıklarını hepimiz görüyoruz.