Hayat tuhaflıklarla dolu… Bazen acının tam ortasındayken bir bakıyorsun, biri çıkıyor karşına; öylece, hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Sanki senin canın yanmıyor, sanki dünya başına yıkılmamış. Belki bir cenazede, belki bir hastane odasında, belki de en büyük kaybını yaşarken… İşte o anda anlıyorsun: “Elalem” gelmiş.
Elalem kim mi? Herkesin hayatında bir “elalem” vardır. Kimimiz yakından tanırız onu, kimimiz uzaktan görürüz. Ama mutlaka bir gün bir yerde karşımıza çıkar. Ve çoğu zaman da acının tam ortasında, içimizin en çok yandığı anda belirir. Benim için elalem, cenazede acını yaşamaktan çok, “ne ikram edilecek” diye göz gezdirendir. Hastanede, hasta başında dua etmekten çok, “buradan nasıl sıyrılırım” diye hesap yapandır. Maddi sıkıntıda borç vermeyi değil, fırsat kollamayı düşünendir. Ama işin tuhafı şu: Elalem sadece bir kişi değildir. O, bazen toplumun dayattığı kalıptır. Bazen çevrenin, komşunun, akrabanın, hatta en yakın bildiğin arkadaşın sesidir. İç sesinle savaşırsın çünkü elalem ne derse o olur gibi bir algı vardır ya hani işte tam da o yüzden tehlikelidir.
Acının yanında vicdan ararsın ama onun elinde hep terazisi vardır. Ne kazanırım, ne kaybederim? Karı nedir, zararı ne olur? Ve sen yıkılırken, o karnını doyurmanın, kendini kollamanın peşindedir. İşte o yüzden çok dokunur. Çünkü bu dünya, en çok da o zaman insana soğuk gelir. Bir gün cenazede, gözümden yaşlar süzülürken, birinin ne yediğine odaklanmasıyla içim buz kesti. “Nasıl ya?” dedim, “Bu kadar mı kayıtsız olunabilir?” O gün anladım; elalem, senin duygunu paylaşmak için değil, geçerken uğrayıp bir çıkar devşirmek için orda. Çünkü onun tek derdi, kendi konforu.
İşte tüm bunları göz önüne aldığımızda ele el gibi davranmamız gerektiğini anlıyoruz. Elalem olmamaya gayret edip birbirimize sadece iyi günlerde değil, kötü günlerde de kol kanat germeliyiz. Başkasının acısını dert edinmeden insan olunmuyor çünkü. Gerçek bağlar, zor zamanda belli oluyor.
Birinin yanında sadece var olmak bile bazen çok büyük bir şey. Belki bir kelime etmeden, sessizce yanında oturmak. Çünkü empati, büyük laflarla değil içtenlikle yaşanır.
Elalem her zaman olacak. Ama biz, el gibi değil, el ele olmayı seçebiliriz. Bu dünyada birbirimize el uzatmak, içtenlikle yanında durmak, belki de sahip olabileceğimiz en kıymetli insanlık halidir.