Daha yıl bitmeden 236 kadın hayattan koparıldı. Kimisi eski eşi tarafından, kimisi bir türlü ‘hayır’ı kabul edemeyen eski sevgilisi tarafından, kimisi ise adına aşk denilen bir cinnetin gölgesinde öldürüldü. Her biri bir anne, bir kardeş, bir arkadaş, bir insan. Her biri hayattayken korunamayan, öldükten sonra haber olan kadınlar.
Bu sayılar birer istatistik değil. Her biri bir nefes, bir hayat, bir hikaye. Kimi sabah işe giderken katledildi, kimi çocuğunun gözü önünde. Katillerin ortak noktası tanıdık: eski eş, sevgili, akraba, komşu. Yani uzaktaki değil en yakındaki tanıdık tehlike.Ne acıdır ki hala bazıları, bir erkeğin kıskançlığını sevgi, kadının isyanını saygısızlık, şiddeti anlık öfke olarak görmeye devam ediyor. Psikolojik şiddeti görmezden geliyoruz, ekonomik baskıyı normalleştiriyoruz, fiziksel saldırıya gelince ise ancak tabuta konulduğunda farkına varıyoruz. Çünkü bu ülkede kadınlar önce susturuluyor, sonra yok sayılıyor, en sonunda öldürülüyor.
Kadının o saatte orda ne işi varmış, o kıyafeti giymeseymiş, o adamı hayatına almasaymış gibi cümleler kuruluyor. Yani kadınlar öldürülürken bile suçlu görülüyor.Oysa yanlış tercihler yapmak suç değil insani bir şeydir. Asıl suç birinin canına kıymaktır. Kadınlar artık sokakta yürürken bile korkar hale geldi. Evde sessizliğe gömülüyor. Karakolda bir şey olmaz deniliyor. Mahkemede iyi hal indirimi veriliyor. Herkes biraz susuyor. Ve o sessizlikte şiddet büyüyor, cesaret buluyor. Bu ülkede kadın olmak hala direnmek demek. Var olmaya çalışmak, görünür olmaya çalışmak, sesini duyurmak demek. Ama artık bu yalnızca kadınların mücadelesi olmamalı. Bu, bir toplumun vicdan sınavı olmalı.
236 kadın… Bu sadece buzdağının görünen yüzü. Görünmeyen tarafta, her gün maruz kalınan aşağılamalar, tehditler, hakaretler, dayaklar var. Her gün biraz daha örselenmiş özgüvenler, yalnız bırakılmış bedenler ve susturulmuş hayaller var. Artık bir kişi daha eksilmesin demekten fazlası gerek. Yasaların ciddiyetle uygulanması, koruma kararlarının gerçekten koruması, eğitimin zihniyetleri değiştirmesi gerek. Çünkü biz bir sayıyı değil, bir hayatı kaybediyoruz her seferinde. Arkasında çocuklar, dostlar, anne babalar, yarım kalmış cümleler kalıyor. Her kadın öldürüldüğünde aslında insanlık biraz daha ölüyor.