Bazı insanlar vardır; kırar, incitir, sessizliğe gömer karşısındakini… Sonra hiçbir şey olmamış gibi davranır. ‘Niye soğuksun?’, ‘Artık eskisi gibi değilsin.’ der. Hiçbir çaba göstermeden karşısındakinin eskisi gibi olmasını bekler. Oysa anlamaz ki bazı şeyler özürle değil gönülle tamir olur…
İnsanın gönlü bir bardak gibidir; bir kere çatladı mı, içine ne kadar sevgi doldursan da o eski berraklıkta durmaz. Kırdığın kalbin karşısında sessizce bekleyip ‘Hadi, eskisi gibi olalım’ demek kolay. Ama gönül öyle kolay dönmez. Çünkü gönül lafla değil davranışla onarılır.
Özür dilemek elbette önemli ama bazen sadece bir özür yeterli olmayabilir. Çünkü bana göre özür, bir kapıdır ama içeri girmek için samimiyet gerekir. Gönül almak, onun acısını anlamak, biraz susmak, biraz dinlemek, biraz da haklı olmayı bir kenara bırakmak demektir. Oysa çoğu zaman insanlar ‘Neden uzaklaştı benden?’ diye sorar ama kendine hiç ‘Ben ne yaptım da uzaklaştı?’ diye sormaz. Çünkü kendine bu soruyu sorarsa uğraşması gerekecek çaba göstermesi gerekecek bu yüzden kolay olanı seçip kendi kabahatine bakmadan karşısındakini suçlamaya başlar. Çünkü kırılanın sessizliği, suç gibi görünür onlara. Ama gerçek şu ki gönül alınmadan hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Belki konuşulur, gülünür, hatta aynı masaya oturulur ama bir şey eksik kalır o içtenlik, o sıcaklık, o güven…
Bazen bir özür değil, bir anlayış iyileştirmeye yeter her şeyi. Ve bunu fark ettiğimiz an hem kendimizi hem ilişkilerimizi kurtarırız.