Ayşegül Şerife Akçakaya

Bu Dünyada Yolcuyuz: Neşet Ertaş'ın İzinden

Ayşegül Şerife Akçakaya

 Uzun zaman sonra bu sabah ara sıra dinlediğim bir türküye denk geldim radyoda. Neşet Ertaş’ın o yanık sesinde dile gelen ‘Yolcu’ türküsü… Bu türküyü her dinlediğimde, kendimi bu hayattaki yerimi yeniden sorgularken buluyorum. Türkü sadece bir ezgi değil, sanki insanın kalbini yoklayan, geçmişiyle yüzleştiren, geleceğe dair sorular fısıldayan bir ayna. Bu yüzden sizlere biraz bu türkünün sözlerinden bahsetmek istiyorum.

‘Bir anadan dünyaya gelen yolcu. Görünce dünyaya gönül verdin mi?’ İlk dizeyle başlar hesaplaşma. Bu dünyayı gerçekten sevdik mi? Yoksa mecburen mi katlandık, tutkularımıza mı yenildik? Kimi zaman ben de kendime sordum: Bunca koşuşturmanın içinde gerçekten neye gönül verdim? Mal mı, makam mı, bir insanın gözünde anlam bulmak mı? Yoksa hiçbirine ulaşamamanın verdiği suskunluk mu yüreğimi dolduran?

‘Kimi büyük, kimi böcek, kimi kul.  Merak edip hiçbirini sordun mu?’ Neşet Usta burada insanın kendisine dönüp bakmasını ister gibi. Kimsenin kılığına, şanına aldanmadan; özde ne olduğuna bakmayı öğütler. Ne zaman biri hakkında düşünsem, artık onun ardındaki hikâyeyi merak ederim. Kaç kişi soruyor gerçekten ‘Bu insan neden böyle oldu?’ diye? Belki de en büyük eksikliğimiz budur: merhametle, anlayışla bakmayı unuttuk.

 ‘Vade tekmil olup ömrün dolmadan. Emanetçi emaneti almadan…’ Bu dizeler, bana hep zamanın azlığını hatırlatır. Hayat dediğimiz şey aslında bize emanet. Ne sevdiklerimiz bizim, ne malımız, ne de gençliğimiz. Her şey bize belli bir vakitliğine verilmiş. Bu yüzden belki de en önemlisi şu sorudur: ‘Varıp bir canana ikrar verdin mi?’ Yani gerçekten bir bağlılık, bir sevda, bir anlam yakaladın mı? Yoksa sadece yolun kenarından mı yürüdün?

‘Cehalet elinde küskün kederiz’ dizesi ise, içimde derin bir sızı bırakır. Çünkü bazen en büyük yorgunluğu, bilmeyenle tartışmaktan, anlamak istemeyenle anlaşmaya çalışmaktan çekeriz. Neşet Ertaş burada da içimizi okur: Biz feryat ederiz, ama sesimizi duyan azdır.
Ve sonunda o kadim gerçek: ‘Hep yolcuyuz, böyle geldik böyle gideriz. Dünya senin vatanın mı yurdun mu?’ Bu soru, hem basit hem çok derin. Dünya, üzerinde yaşadığımız bir yer mi sadece, yoksa aidiyet duyduğumuz bir yurt mu? Belki de hiçbirimiz burada kalıcı değiliz. Bu yüzden ardımızda bıraktıklarımız, sahip olduklarımızdan daha anlamlı.

Ben, bu türküyü her dinlediğimde biraz daha susuyorum. Çünkü bu türkü, konuşmakla değil, anlamakla kıymetli. Neşet Ertaş, sazıyla değil sadece; sözüyle, duruşuyla da bir yol gösterici. Ve biz de onun dediği gibi, birer yolcuyuz sadece… Dilerim yolumuz, yüreğe değen bir iz bırakır ardımızda.
 

Yazarın Diğer Yazıları