Geçmiş hayatımıza dair izler taşıyan yazılı, yazısız, taş, ağaç, metal her türlü eser kültür mirasımızın zenginlikleri olup, korunması ve gelecek hayatımızda faydalanılması elzemdir.
Bu eserlerin bir kısmı taştan ve ağaçtan yapılmış kale, saray, cami, kilise, şato, manastır türü yapılardır ve yüzyıllara meydan okuyarak varlıklarını sürdürmektedirler.
Bir kısmı da kağıt, ağaç ya da metaller üzerine yazılmış ilmi eserler, kitaplar, kitabeler olup saraylar, kütüphaneler, ibadethaneler ve diğer korunaklı mekanlarda muhafaza edilerek geleceğe ışık tutmaktadırlar.
Devletlerin yerleşim merkezlerinin yer değiştirmesi, talan, istila ya da bakımsızlık sebebiyle, tarihe dair izler taşıyan ve ibret alıp bizi geleceğe götürecek olan kültür mirası eserlerimizin çoğu ne yazık ki korunamamış ve yok olup gitmiştir.
Yazılı ve yazısız, görsel kültür mirasımızın korunmasında elbette devletin sorumluluğu vardır. (Kültür Bakanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, devlete bağlı üniversiteler ve ilgili bakanlıkların birimleri.) Ama bunun yanında konuya duyarlı ve sorumluluk sahibi sivil oluşumların da büyük sorumlulukları bulunmaktadır. (Bankalar, vakıflar, özel eğitim kurumları, ticaret ve sanayi şirketleri, özel üniversite ve eğitim kurumları gibi.)
Devlete bağlı kurumların yazma eserleri, kaleleri, cami, mescit, kilise, saray, medrese, şato gibi taş, ağaç ve metal kullanılarak yapılan kültür varlıklarımızı araştırma, açığa çıkarma ve restore ederek toplumun hizmetine sunma sorumluluğu vardır. Ama bu görev sadece devletin tekelinde olur diye bir yazılı kural ve mecburiyet yoktur.
Kültür ve eğitim amaçlı özel vakıf, dernek, şirket, sanayi şirketleri, bankalar ve finans kurumları ve diğer sivil oluşumların da tüzüklerine ilgili maddeleri koyma kaydı ile kültür mirasımızı araştırma, açığa çıkarma, restorasyonunu yapıp insanlığın hizmetine sunma hak ve sorumluluğu bulunmaktadır.
Nitekim bugün bazı bankalar, sanayi kuruluşları, özel üniversiteler ve ticari kuruluşlar, amaçlarına uygun olarak ve kültür mirasını koruma kurulları ile de işbirliği yaparak, sahipsiz kalmış ya da insanlığın hizmetine sunulmayı bekleyen birçok eserin gün yüzüne çıkarılmasında önemli görevler ifa etmektedirler. Bu kurumlarımızı tebrik ve teşvik etmek, devlet olarak da, millet olarak da görevimiz olsa gerek.
Yıllar önce Kosova'nın başkenti Piriştine de Konyalı üniversite mezunu bir genç bana 'Ahmet hocam; Kayseri sivil kurumları olarak siz vebal altındasınız.' demiş, ‘niçin?’ diye sorduğumda ‘siz şehrin ortasındaki Hoca Hasan Medresesini gün yüzüne çıkarmıyorsunuz.’ Cevabını vermiş, bu da bana unutulmaz bir ders olmuştu.
Nitekim hemen Kocasinan Belediyemize müracaat ederek ve Vakıflar Bölge Müdürlüğüne dilekçe vererek, Hoca Hasan Medresesi'nin bu kurumlarımızın gündemine girmesini başardık.
Şu anda ise Kocasinan Belediye Başkanı Ahmet Çolakbayrakdar’ın konuya ilgisi ile medresenin tapusu Kocasının Belediyesine geçti, restorasyonu da başladı hamdolsun. Yakın bir zamanda bu medresemizin kültür ve eğitim merkezi olarak yeni kuşakların hizmetine girmesini bekliyoruz.
Kayseri sivil toplum kurumları olarak düşüncemiz, kültür mirasımız olan yazılı ve görsel her türlü eser milletimizin hafızası olup, korunup kollanması, kaybolmaya yüz tutanların gün yüzüne çıkarılıp milletin hizmetine sunulması devlet kurumları kadar sivil kurumların da sorumluluğunda olması gereken bir hizmettir. Bu konuda duyarlı olup hizmete devam eden tüm sivil kurumları tebrik ediyorum.