Terkedilmiş köyde sırlı dua: Gözyaşlarıyla çağrı
Erciyes'in gölgesinde unutulmuş bir köyde, yüz yıllık geleneği sürdüren gönüllüler bu kez Gazze için toplandı. Hem bereket hem barış için dualar yükseldi. Detaylar Kayseri Anadolu Haber'de...
27 Temmuz Pazar sabahı, Develi ve Yahyalı’dan yola çıkan bir grup gönüllü, Kayseri’nin manevi miraslarından Şem’un el-Gazi Türbesi’nde bir araya geldi. Yahyalı Genç Safa Teşkilatı’ndan Osman Özkan, Bekir Özkan, Hasan Ay ve Abdullah Bahçıvan’ın yanı sıra Develi’den Nezir Ötegen ve Süleyman Sırakaya, Ankara’dan Ayhan Yavan ve Hollanda’dan Ensar Şimşek’in katıldığı ziyarette, hem Filistin halkı için hem de bölgeye rahmet getirmesi için dualar edildi.
Gazze için kalpten gelen yakarış
Duaların merkezinde ise Gazze vardı. Katılımcılar, İsrail saldırıları altındaki masum siviller için gözyaşlarıyla dua etti. Zulmün sona ermesi, barışın hâkim olması için eller semaya kalktı. Aynı zamanda bölgenin geleneksel ‘‘yağmur duası’‘ da unutulmadı. Kurak geçen yaz aylarının ardından rahmet dileğiyle dualar edildi.
Yüz yıllık sessiz tanık: Şem’un el-Gazi Türbesi
Evliya Dağı olarak bilinen bölgede yer alan türbe, halk arasında ‘‘fetih eri’‘ olarak anılan Şem’un el-Gazi’ye ait. 12. yüzyılda yaşadığına inanılan bu efsanevi kahramanın, zalimlere karşı yürüttüğü mücadele halk arasında dilden dile anlatılıyor. Türbenin kitabesinde, yapının Anadolu Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Emir Çoban tarafından inşa ettirildiği bilgisi yer alıyor.
Bir başka gönül insanı: Şeyh Şaban Hazretleri
Ziyaretin bir diğer manevi durağı ise Şeyh Şaban Hazretleri'nin adını taşıyan terkedilmiş köydeki çilehane ve türbeydi. 16. yüzyılda yaşadığı rivayet edilen Şeyh Şaban’ın, Yavuz Sultan Selim’e misafirperverliğiyle öne çıktığı anlatılıyor. Bugün yalnızca kuş seslerinin yankılandığı bu köy, geçmişin manevi izlerini hâlâ taşıyor.
‘‘Kekik kokusu ve sessizlik bizi buraya bağlıyor’‘
Köyde hayvancılıkla uğraşan Ahmet Yıldız, bölgenin terk edilmesine rağmen halen manevi bir çekim merkezi olduğunu söylüyor: ‘‘Babam burada köy bekçisiydi. Her taşın, her sesin bir anlamı vardı. Kekiğin kokusu, kekliğin sesi bizi bu dağlara bağlamaya yetiyor’‘ diyor.
