Kayserili vekil Özsoy'dan ÇED tartışmalarına yanıt!
AK Parti Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy İYİ Parti'nin ÇED süreçlerinin keyfî ve bilim dışı şekilde yürütüldüğü yönündeki iddialarına sert tepki gösterdi. Özsoy açıklamasında, 'ÇED süreçlerinin bilimsel olmadığı iddiası ise gerçeği tamamen çarpıtmaktadır' dedi. Detaylar Kayseri Anadolu Haber'de…
AK Parti Kayseri Milletvekili Sayın Bayar Özsoy, İYİ Parti Grubu tarafından Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerine ilişkin verilen Meclis Araştırma Önergesi üzerine AK Parti Grubu adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşma yaptı. ÇED’in Türkiye’nin çevre politikasının temel omurgalarından biri olduğunu vurgulayan Özsoy, ‘Bu iddialar hem gerçeği yansıtmamakta hem de onlarca yıllık kurumsal emeği değersizleştirmektedir’ dedi.
Özsoy açıklamasında şu ifadelere yer verdi, İYİ Parti tarafından ÇED süreçlerine yönelik Meclis Araştırması yönündeki Önergesi üzerine AK Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.İYİ Parti tarafından ortaya konulan iddialar çerçevesinde Çevresel Etki Değerlendirmesi—yani ÇED—sürecinin sanki keyfî, bilim dışı ve kapalı kapılar ardında yürütülen bir mekanizma olduğu yönünde bir algı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Oysa bu iddialar, hem gerçeği yansıtmamakta hem de onlarca yıllık kurumsal emeği haksızca değersizleştirmektedir. Açık konuşalım: ÇED, bu ülkenin çevre politikasının omurgalarından biridir. 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği’ne dayanır; verilen her karar dosyalarca teknik bilgi, kurum görüşleri ve uzman raporları üzerinden şekillenir. Bu nedenle burada söz konusu olan, günübirlik idari tercihler değil; devlet aklıyla yerleşmiş, bilimsel çerçevesi güçlü bir sistemdir.
ÇED süreçlerinin bilimsel olmadığı iddiası ise gerçeği tamamen çarpıtmaktadır. Bugün bir ÇED raporunda jeolojiden hidrojeolojiye, flora ve faunadan gürültü ve atık yönetimine, hava ve su kalitesinden kümülatif etkilere kadar çok geniş ölçekte teknik veri sunmak zorunludur. Bakanlık bu raporları değerlendirirken üniversitelerin, ilgili kamu kurumlarının görüşlerini dikkate almakta; eksiklik tespit ettiğinde dosyaları revizyona göndermekte, gerekirse olumsuz karar verebilmektedir. Yani raporu hazırlayan firmanın değil, idarenin bilimsel ve hukuki denetimi belirleyicidir.
Raporları hazırlayan firmaların bağımsızlığı konusunda da yanlış bir algı yaratılmaktadır. Bu kuruluşlar Bakanlıktan yeterlik belgesi almış, personel niteliği ve teknik altyapısı mevzuatla belirlenmiş profesyonel kurumlardır. Mevzuata aykırı davrananlar için uyarıdan belge iptaline kadar uzanan yaptırımlar vardır. Nihai karar ise her zaman idarenindir.
Halkın katılımının olmadığı yönündeki iddia da doğru değildir. Ek-1 projelerinde Halkın Katılımı Toplantısı zorunludur; toplantılar ilan edilir, tutanak altına alınır ve raporlara yansır. ÇED dosyaları askıya çıkarılır, süreçler kamuoyuna açıktır. Katılımın düşük olduğu münferit örnekler üzerinden bütün sistemi yaftalamak haksızlıktır. Buna rağmen, halkın katılımını daha da güçlendirecek dijital yöntemler üzerinde çalıştığımızı da özellikle belirtmek isterim.
“ÇED Gerekli Değildir” kararlarının keyfî olduğu iddiası da gerçeği yansıtmaz. Bu kararlar, Ek-2 kapsamındaki projeler için yürütülen seçme-eleme sürecinin sonucudur. Risk görülen her durumda proje tam ÇED sürecine alınmaktadır. Ayrıca hiçbir “ÇED Gerekli Değildir” kararı, yatırımın çevre izinleri, denetim ve izleme yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz. Yargı kararları ise titizlikle uygulanmakta; mahkemelerin işaret ettiği alanlar sürekli olarak iyileştirilmektedir. Bu yargısal denetim, sistemin zayıf değil güçlü olduğunun kanıtıdır. Elbette hiçbir yönetim sistemi kusursuz değildir.
Çevre aktivistlerinin, akademinin ve milletimizin eleştirilerini dikkate alıyor; sahadaki uygulamaları geliştirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Dijital ÇED süreçleri, coğrafi bilgi sistemlerinin entegrasyonu, sektörel rehberler ve eğitim programlarıyla sistemi daha da güçlendirmek kararlılığındayız. Ancak tüm bu gerçekler ortadayken, bugün önerilen Meclis Araştırma Komisyonu, mevcut sistemin işleyişini tartışmalı hâle getirmeyi amaçlayan siyasi bir girişimden öteye geçmemektedir. AK Parti Grubu olarak çevreyi korumayı anayasal bir sorumluluk olarak görüyoruz; bilimsel verileri, kamu yararını ve hukukun üstünlüğünü esas almaya devam edeceğiz. Bu nedenlerle, araştırma komisyonu kurulmasına gerek olmadığını düşünüyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum’