Erciyes'in zirvesinde saklanan sır: Kayseri bunu biliyor mu?
Yıllardır gözümüzün önünde ama kimse farkında değil. Sessizce kaybolan bu değerler için uyarılar art arda geliyor. Detaylar Kayseri Anadolu Haber'de...
Yıllardır yurt içinden ve yurt dışından binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Erciyes, bölge halkının da gözdesi olmaya devam ediyor. Ancak sadece turizmiyle değil, barındırdığı sessiz ayrıntılarla da dikkat çeken bu dağ, her geçen gün biraz daha sessizleşiyor. Erciyes’te yalnızca bu bölgeye özgü 12 doğal emanet, yok olmanın eşiğinde.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kazım Mavi, Erciyes’in taşıdığı floristik zenginliğin Türkiye’nin biyolojik mirası açısından kritik önemde olduğunu söyledi. Prof. Dr. Mavi, dağın eteklerinden zirvesine kadar uzanan alanlarda sadece bu bölgeye özgü bitkilerin yaşadığını ve bu türlerden 12’sinin dünyada başka hiçbir coğrafyada bulunmadığını ifade etti.
Bu türler arasında Astragalus argaeus (Erciyes geveni), Thymus argaeus (Erciyes kekiği), Allium sieheanum (Boncuk sarımsak), Campanula argaea (Erciyes çançiçeği) gibi bilimsel olarak tanımlanmış endemik bitkiler yer alıyor. Uzmanlara göre bu türlerin kaybı, sadece ekolojik değil, aynı zamanda kültürel bir kayıp anlamına da gelecek.
Kayseri Üniversitesi Develi Hüseyin Şahin Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Handan Şapcı Selamoğlu ise bölgenin bilimsel anlamda taşıdığı öneme dikkat çekti. Selamoğlu’nun verdiği bilgiye göre Erciyes Dağı yaklaşık 1170 taksona ev sahipliği yapıyor. Bu taksonlardan 195’i Türkiye endemiği; yani sadece Türkiye’de bulunuyor. Bunların 12’si ise ‘‘nokta endemik’‘ statüsünde, yalnızca Erciyes’te yetişiyor.
Ayrıca 45 bitkinin ‘‘tip örneği’‘ yani bilimsel olarak ilk tanımlandığı doğal yayılış yeri yine Erciyes Dağı. 16 bitki türü ise ismini doğrudan Erciyes’ten alıyor.
Tehlike giderek yaklaşıyor
Uzmanların verdiği bilgilere göre, Erciyes florası üzerindeki tehditler uzun süredir artarak devam ediyor. Kontrolsüz otlatma, yayla turizmi, tarımsal uygulamalar, ağaçlandırma faaliyetleri, madencilik çalışmaları ve yapılaşma baskısı, endemik türlerin yaşam alanlarını her geçen yıl biraz daha daraltıyor.
Bu türlerden 34’ü, doğada yok olma riski yüksek olan ‘tehlikede (EN)’ kategorisinde yer alıyor. 17 tür ise henüz yeterli bilimsel veriye ulaşılamadığı için ‘değerlendirilmemiş (NR)’ kategorisinde sınıflandırılıyor. Ancak gözlem verileri, bu türlerin de ciddi risk altında olduğuna işaret ediyor.
Doç. Dr. Selamoğlu’na göre, bu bitkilerin korunmasında en etkili yol ‘‘yerinde koruma’‘. Yani türlerin doğal yaşam alanlarının bilimsel esaslara uygun şekilde izlenmesi, korunması ve yönetilmesi gerekiyor.
Türkiye Avrupa’yı geride bırakıyor, ancak riskler yüksek
Türkiye genelinde yaklaşık 12 bin bitki türü bulunuyor. Bu sayı, Avrupa kıtasının tamamında görülen toplam bitki türü sayısına eşit. Türkiye’nin endemizm oranı ise yaklaşık yüzde 31, yani her üç bitki türünden biri sadece Türkiye’de yetişiyor.
Kayseri ise bu zenginliğin önemli merkezlerinden biri. Şehir genelinde yaklaşık 3.000 tür tespit edilmiş durumda. Bu sayı, örneğin İngiltere'nin toplam bitki türü sayısından daha fazla.
Ancak uzmanlara göre bu biyolojik zenginliğin korunması için yalnızca akademik çaba yetmiyor. Yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve kamu kurumlarının birlikte hareket ederek, koruma ve farkındalık projeleri geliştirmesi gerekiyor.
Çalıştay önerisi ve akademik çağrı
Prof. Dr. Kazım Mavi ve Doç. Dr. Handan Şapcı Selamoğlu, bu konuda somut bir adım atılması gerektiğini belirterek Kayseri Üniversitesi Develi Hüseyin Şahin MYO’nun ev sahipliğinde bir çalıştay düzenlenmesini önerdi. Bilim insanları, bu çalıştayın yalnızca akademik çevreleri değil, kamu otoritelerini ve yerel halkı da kapsayacak şekilde planlanması gerektiğini vurguladı.
Ayrıca uzmanlar, Erciyes’in yalnızca bir turizm merkezi değil, aynı zamanda korunması gereken bir doğal miras alanı olduğunun unutulmaması gerektiğini belirtiyor.

