Çocukluk hayalinden gerçek bir okula…

Mesleğini tutkuyla yapan Kayserili Merve Özer'e mikrofonlarımızı uzattık. Özer, 2024-2025 eğitim döneminde kurduğu Kayseri Akademisyen Anne Anaokulu ve okul öncesi eğitimi hakkında bilgiler verdi. Detaylar Kayseri Anadolu Haber'de...

Çocukluk hayalinden gerçek bir okula…

1993 yılında Kırıkkale’de doğan, eğitim hayatını Kayseri ve Konya’da sürdüren Merve Özer, yıllarca özel bir okulda rehber öğretmen olarak görev yaptı. Mesleğini tutkuyla yapan Özer, yıllar içinde edindiği birikimi aile danışmanlığı, oyun ve kum terapistliği eğitimleriyle pekiştirdi. 2023 yılında cesur bir karar alarak sevdiği işinden ayrıldı ve uzun zamandır kalbinde taşıdığı hayalini hayata geçirmek için yola çıktı. 2024-2025 eğitim döneminde kurduğu Kayseri Akademisyen Anne Anaokulu ile artık kendi okulunun kurucu müdürü olarak çocuklara dokunmaya devam ediyor.

Okul öncesi eğitime yönelmenizde sizi etkileyen ne oldu? Kendi anaokulunuzu açma fikri nasıl gelişti ve bu süreç ne kadar zaman aldı?

Öğretmen olma isteğim çok küçük yaşlarda başladı. Kurduğum oyunlarda, oynadığım oyuncaklarda hep bir okulum ve öğrencilerim olmuştur. Küçük yaş grubu çocukların bambaşka bir dünyaları var, o dünyayı keşfetmek benim için çok kıymetli. O nedenle mezun olur olmaz okul öncesi yaş seviyesinde öğretmenliğe adım attım yıllarca da severek çalıştım. 7 yıllık öğretmenlik yolculuğumun sonunda çocuklardan hayal kurmanın, umut etmenin, mücadele etmenin ne kadar kıymetli olduğunu öğrendim. Bende bir hayal kurmaya başladım. İçinde hayal kurmanın sınırlarının olmadığı, kendilerini mutlu hissettikleri küçük bir okul… Tabi yetişkin birinin hayallerinin peşinden gitmesi çok kolay değildi. Ben sadece içimdeki o kocaman çocuk sevgisine inandım. Ailemin de desteğiyle ilk adımı atarak çalıştığım kurumdan istifa ettim.  Kendimi ve hayallerimi süsleyen mekanı bulmak için aylarca bahçeli bir yer aradım. Fakat deprem sürecinin olumsuz etkileri nedeniyle okul açma sürecini bir yıl erteledim. O zaman aralığında maddi- manevi zorluklar yaşadım. Tam vazgeçtiğim noktada hayalime yeniden hayat veren bir kadın sayesinde okulumu buldum. Yaklaşık 1 yılın sonunda çok zorlu bir yoldan geçip okulu açtım.

Okulunuzda çocukları nasıl bir eğitim ortamı karşılıyor? Sizi diğer kurumlardan ayıran en belirgin özellikler neler?

Bir çocuk sevildiğini hissettiği an çiçek gibi açar. Her haliyle onu kabul eden, sarıp sarmalayan bir kucak ister. İşte bizim de vermek istediğimiz en temel şey sevgi ve güven… Biz istiyoruz ki geleneklerine bağlı, milli değerlerine sahip çıkan, dünyayı merak eden, sanatı ve sanatçıyı tanıyan, kitaplarla arkadaş olan, araştıran ve sorgulayan, bilimin ışığında, tüm canlılara merhamet besleyen,  doğanın güzelliklerini keşfeden, kendi sebzesini yetiştirebilen, kocaman hayaller kurabilen, anne kalbinin özeniyle büyüyen çocuklar yetiştirelim. Çocukların sahnelerde değil bahçelerde olduğu, gösterişten uzak, kendi kimliğini koruyan bir düzenimiz var. Her okulun kendine göre sistemi ve dinamiği var. Ama bizim eğitim anlayışımız ve sloganımız kısaca ‘Geleneksel Kökler, Evrensel Nesiller’…

‘Akademisyen Anne Anaokulu’ bir bayilik sistemiyle mi faaliyet gösteriyor? Bu markanın çatısı altında yer almayı tercih etmenizin sebepleri nelerdi?

Doç Dr. Saniye Bencik KANGAL, üniversite eğitim hayatım boyunca eğitim sistemini takip ettiğim, uzmanlığına güvendiğim, çocuk gelişiminde uzman bir isim. Akademisyen Anne Anaokulları bir bayilik sistemi değil, bir eğitim sistemi. Sevgili Saniye hocam ve ekibi okulun eğitim planlarını koordineli şekilde yürütüp bizlere de danışmanlık veriyorlar. Bu sistemin içinde bir anaokulun ihtiyaç duyduğu tüm alanlarda destek veren uzmanlar var. 

Neden Akademisyen Anne Anaokulu?

Çünkü bu eğitim sisteminin başında çocukların gelişim dönemlerini bilen, onların ihtiyaçlarını anlayan, doğru ve objektif bir yöntem kullanan aynı zamanda ebeveynlerin süreçlerini de dikkate alan bir uzman var. Benim yapmak istediğim, hayalini kurduğum sistem Sevgili Saniye hocam tarafından kurulmuş, oldukça da doğru adımlarla ilerliyor. Saniye Hocayla ilk karşılaşmamızda benim elimde sadece hayalim ve çocuklara duyduğum sevgi vardı. Okulun mekanı belli bile değildi… Ama o bana inanmayı ve destek vermeyi tercih etti. Uzun süren bu süreçte benden ve hayallerimden asla vazgeçmedi. Hayalini kurduğum okulun Akademisyen Anne Anaokulu olması benim için oldukça gurur verici. Sevgili Saniye Hocamın ve kıymetli ekibimizin desteği benim için çok değerli. Şimdi Türkiye genelinde 20 şubemiz var. Ve hepimiz bu ülkenin geleceğini doğru bir şekilde inşa etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Kurumunuzu kurarken ya da büyütürken sizi en çok zorlayan şey neydi? Bu zorluklarla nasıl baş ettiniz?

Ben orta gelirli bir ailenin 4.çocuğuyum. Özel sektörde öğretmen maaşıyla geçinen standart bir hayat düzenine sahiptim. Okul açmak ise oldukça maliyetli, ciddi bir ekonomik gelir gerektiriyor. İki seçeneğim vardı. Ya kendi standart hayatıma devam edip, kendimi ve yapabileceklerimi görmezden gelecektim. Ya da hayatımdaki her şeyden vazgeçip hayallerimin uğruna her şeye sıfırdan başlayacaktım. Ben ikinci seçeneği seçtim. Elimdeki her şeyden vazgeçtim. Artık bir evim ve arabam yoktu. Üstüne de bir çok yere borcum oldu.  Ama en zoru neydi derseniz? Yıllardır tanıdığım insanların hayallerimi aşağılaması ve alay konusu haline getirmesi oldu. Bir kadının tek başına kendi ayaklarının üzerinde durması, hayallerinin peşinden gitmesi inanması zor bir durum oldu. Destek olmak yerine defalarca yapamayacağımı söylediler. Mücadele etmek zor olsa da yere sağlam basarak ilerlemem gerekiyordu. Okul kurduktan sonra bile aynı sektörde olduğum insanlar tarafından oldukça eleştiri ve şikayet aldım. Bilinçli olarak olumsuz yorumlar yapıldı. Fakat insanların olduğu her sektörde bu tarz yaklaşımların olmasını artık doğal karşılıyorum. Bu yolculukta karşıma çok iyi insanlar da çıktı, bana çok destek oldular. Tabi en çok da beni hiç yalnız bırakmayan, yaşadığım her zorlukta elimi tutan, okulun her köşesinde emeği bulunan ailem olmasaydı asla başaramazdım. Şimdi bu tatlı okulumuzun içinde harika çocuklarım, velilerim, öğretmenlerim, personellerim var. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sadece benim değil emek veren kocaman bir ailenin okulu Akademisyen Anne Anaokulu…

Ekran bağımlılığı okul öncesi çağındaki çocuklarda hızla artıyor. Okulunuzda bu konuda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? Aileleri nasıl yönlendiriyorsunuz?

Yaşadığımız çağın gerekliliği olan teknoloji artık hayatımızın her alanında kendini  gösteriyor. Yetişkinlerin yaşam alanında bile oldukça yer olan ekranın çocuğun hayatında hiç olmaması mümkün değil. Ekran kullanımında ‘hep’ lerden ve ‘hiç’lerden uzak durmamız gerekiyor.  Burada en çok dikkat edilmesi gereken konu içerik. Zararsız gibi görünen çoğu içerik çocukların bilinçaltında olumsuz etkiler bırakabilir. O nedenle önceden bilgi sahibi olduğumuz, gelişim dönemlerine katkı sağlayacak içeriklerle sınırlı ve kontrollü ekran kullanımı yapılabilir. Okulumuzda ise çok az ve sınırlı sürede ekrana maruz bırakıyoruz. Sınıflarımızda ve atölyelerimizde televizyon ya da bilgisayarımız yok. Sadece İngilizce derslerimizin bazı içeriklerinde ve ülkeleri öğrenirken görsel öğrenmeyi sağlamak amacıyla projeksiyon makinesi kullanıyoruz. Ekrana aşırı maruz kalan çocuklarımızın sadece ev hayatı değil okul hayatı da olumsuz etkileniyor. Çocuklar zaman ve gerçeklik duygusu olmayan bir dünyada kendini kaybedip agresif davranışlar sergileyebiliyor. Bu durumda aile ile durum değerlendirmesi yaparak iş birliği içinde hareket ediyoruz. Ebeveynlerimizin en temel yapacağı şey model olmak.Çocuklar henüz soyut dönemde olduğundan zaman kontrolünü somutlaştırmak gerekir. Kum saati veya alarm sistemi kullanılabilir.

Günümüzde birçok çocuk doğayla temas kuramadan büyüyor. Siz okul öncesi eğitimde doğa, açık hava etkinlikleri gibi unsurları nasıl konumlandırıyorsunuz?

Doğa, insanın vazgeçemediği bir parçası. Ne yazık ki son dönemlerde çocukların doğa ile ilişkisi oldukça azaldı. Bir çocuğunun doğanın döngüsünü takip etmesi, doğadaki canlıları tanıması, toprakla temas kurması gelişimine çok katkı sağlıyor. Biz de bu bilinçle okulumuzda her gün bahçe saati ve ziraat- botanik dersleri yapıyoruz. Çocuklar, kendi tohumlarını fide haline getirip, sebzelerini yetiştiriyorlar. Mevsimsel döngüleri takip etmelerini sağlıyor, doğayla aralarındaki teması her zaman koruyoruz.

Bir eğitimci olarak sizce anaokulunun çocuk gelişimindeki yeri nedir? Neden okul öncesi eğitim bu kadar önemli?

Çocuklar doğdukları andan itibaren ebeveynlerin kontrolünde olmaya başlarlar. Onların ilgisi ve desteğiyle yaşam becerilerini geliştirirler. 36 aylıktan sonra çocuklar yavaş yavaş birey olmaya, kendi özerkliğini kurmaya başlarlar. Ebeveynlerle güvenli ayrılma dönemi başladıktan sonra sosyalleşme arzusu duymaya başlarlar. Özerkliğini sosyal ortamda, akranlarıyla göstermek ister. Bu ihtiyaçlarını ebeveynlerine ifade etmeye başlarlar. Oyun ve arkadaş ihtiyacının karşılanması için en güvenli yer ise anaokuludur.  3- 6 yaş dönemi bireyin karakter oluşumun oluştuğu çok kıymetli bir dönemdir. Bu dönemde merakı oldukça fazla olan çocuğun tüm gelişim alanlarının uzman kişiler tarafından beslenmesi yetişkinlik dönemine katkı sağlayacaktır. Akranlarıyla birlikte yaşadığı olumlu- olumsuz deneyimler sonucunda karakter ve kişilik oluşumu başlayacaktır. O nedenle yaş seviyesi ve gelişim durumu uygun olan çocuklar 3 yaştan itibaren mutlaka okul öncesi eğitime başlamalıdır.

Oyun temelli öğrenme hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin müfredatınızda nasıl yer alıyor?

Dünyadaki tüm çocukların ortak dilidir oyun. Bir çocuğun içinde bulunduğu dünyayı ancak oyunla keşfedebilirsiniz. Özellikle okul öncesi yaş grubunda verilmesi gereken kazanımları oyun temelli vermek çocuklar için kalıcı öğrenmeye neden olur. Okulumuzun neredeyse tüm müfredatında oyun temelli öğrenme yöntemini uyguluyoruz. Vermek istediğimiz kazanımları çocukların yaş seviyesine uygun oyunlarla eğlenceli bir şekilde veriyoruz. Hem ihtiyaç duydukları tüm gelişim alanlarını besliyor, hem de onlara kendilerini ifade edecekleri alanlar sunuyoruz. Özellikler ‘Oyunperest’ atölyemizde çocuklar özgürce hareket ediyor, oyunlar kuruyor, aynı zamanda öğreniyorlar. Öyle ki okul çıkışında okulda naptınız sorusunun cevabı hep oyun oynadık oluyor

Hem işletmeci hem de rehber öğretmen olarak görev almak nasıl bir deneyim? Zorlukları ve avantajları neler?

Bir çocuğun dünyasını keşfetmek inanılmaz keyif verici. Ben mesleğimi her zaman çok sevdim, hala da çok seviyorum. O yüzden kendi okulumda çocuklara ve ebeveynlere yol arkadaşlığı yapmaktan çok mutluyum. Özel sektörde bir öğretmen olarak bazı durumlarda her şeyi açıkça konuşmakta zorlanabilirsiniz. Benim en büyük artım ise rehber öğretmen olarak fark ettiğim durumları filtresiz bir şekilde ifade etme özgürlüğümün olması. Çocukların her alanında gözlem yapıyor, farklı test ve envanterler uyguluyorum. Belirli periyotlarla velilerimle bireysel olarak bir araya gelip durum değerlendirmesi yapıyoruz. Çözüm noktaları konusunda iş birliği yaparak ilerliyoruz. Bir rehber öğretmen olarak alanlarımın sınırlı olmaması oldukça verimli. Bu zaman zarfında hem rehber öğretmen hem idareci olmamın zorluğunu yaşamadım. Aksine hiç tanımadığım bir uzmana çocukları emanet etmek yerine, kendi gözlemlerimi yapmak ve veli iş birliği yapmak sürecin verimliliğini arttırıyor. Tabi ki benim de çözemediğim noktalarda alanında uzman arkadaşlara yönlendirme yapıyorum.

Ailelere yönelik rehberlik çalışmalarınızda en çok hangi konular öne çıkıyor?

Rehberlik çalışmalarını genel bilgilendirmeler dışında, bireysel şekilde yürütüyoruz. Her ebeveynin farklı alanlarda desteğe ihtiyacı oluyor. Bu alanları birlikte belirliyor, uygun görüşme aralıklarıyla süreci devam ettiriyoruz. Sene başında ise en çok oryantasyon aşamasında bir araya geliyoruz. Çocukların ayrılma sürecinin en sağlıklı şekilde yürütülmesi için aile ile işbirliği yapılması çok kıymetli. Bu süreçte öncelikle sınıf öğretmenimizle birlikte bir ev ziyareti yapıyoruz. Çocuk ev ortamında öğretmeniyle vakit geçiriyor. Daha sonra aşamalı saatlerle oryantasyonu devam ettiriyoruz. Çocuk ve aile tamamen hazır olduklarında ise oryantasyonu bitiriyoruz. Bunun dışında gelişim döneminde karşımıza çıkan korkular, kaygılar üzerine çalışmalar yapıyoruz. Doğru ebeveyn tutumları, ekran kullanımı, akran iletişimleri, sosyal beceriler, problem çözme becerileri, davranış problemleri gibi spesifik konularda ortak çalışmalar, aile katılımlı etkinlikler ile süreci yönetiyoruz.