Disney Prensesleri terapiye giderse...!
Disney prenseslerinin hayatlarına bir de terapi gözünden bakmaya ne dersiniz? İnsanî zaaflar ve duygusal mücadeleler, masalların ötesinde gerçek hayatla buluşuyor. Detaylar Kayseri Anadolu Haber'de...
Disney prensesleri masallarda bize cesaret, sevgi ve fedakârlık hikayeleri sundu. Ancak psikoterapi koltuğuna oturduklarında, onların insanî zaafları ve ilişkisel sorunları da gün yüzüne çıkıyor. Peki, prensesler terapiye gitseydi neler olurdu? İşte mizahi bir bakış;
Pamuk Prenses:
‘‘Yeni tanıştığın yedi yabancı adamla yaşama kararını neye dayandırdın?’‘ diye sorar terapist. ‘‘Korkmadın mı hiç?’‘ Saflık mı, yoksa sınır koyma becerisindeki eksiklik mi?
Belle (Güzel ve Çirkin):
‘‘Seni esir alan, babanı tehdit eden birine âşık oldun. Bu durumu Stockholm sendromu ile açıklamak mümkün olabilir mi?’‘
Jasmine (Yasemin):
‘‘Eşin daha ilk günden sana yalan söyledi. Değişeceğine inanarak evlendin. Bu, kendi ihtiyaçlarını göz ardı ettiğinin bir işareti olabilir mi?’‘
Ariel (Küçük Deniz Kızı):
‘‘Hiç tanımadığın birine aşık olup aileni, kuyruğunu ve sesini feda ettin. Kendini sürekli başkalarına kanıtlama ya da fedakârlık yapma eğiliminde misin?’‘
Aurora (Uyuyan Güzel):
‘‘Kendine zarar verme eğilimiyle mi karşı karşıyasın? Bu, uzun zamandır farkında olmadığın bir bağımlılık olabilir mi?’‘
Pocahontas:
‘‘Ailenin istemediğin biriyle evlenmeni talep etmesi üzerindeki baskı ve özgürlük arayışını nasıl şekillendirdi?’‘
Cinderella (Külkedisi):
‘‘Yıllarca istismara sessiz kaldın. Kendi sınırlarını koyabilmek neden bu kadar zor?’‘
Anna (Frozen):
‘‘İlk görüşte aşka inanıp hemen evlenmek istedin. Sevgi ihtiyacın ve terk edilme korkuların üzerine konuşmak ister misin?’‘
Rapunzel:
‘‘Kendi saçını ısırmak gibi alışkanlıkların, toplumsal kaygıların ve içe dönüklüğünle ilgili olabilir mi? Bu, literatürde 'Rapunzel sendromu' olarak geçiyor.’‘