Allah’a iftira edenlerin, yalan uydurup fetva verenlerin amacını da Allah açıklıyor. 6/ Enam 144. “…Yoksa Allah’ın size böyle vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz? Bilgisizce insanları saptırmak için Allah’a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir? Şüphesiz, Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” 10/ Yunus 15. “…Ben bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.” Allah, Peygamberine bunu bu ayetle söyletmektedir. Peygamber de vahye uymak zorunda olduğunu bu ayetle açıklarken, din alimi ve din görevlileri, insanlar da vahye uymak zorunda olmazlar mı? Bu İslam’ın emri şartı değil midir?
Buna göre, din adına verilen yanlış fetvalar toplumların, hatta İslam aleminin mutluluğunu, başarısını, bereketini, erdemini alıp götürmektedir. İlahi vahye az da olsa ters düşmenin yada ondan ayrılmanın neticesi insanın kendisine yaptığı en büyük zulümdür. Ama biz insan olarak, inanmış Müslüman olarak Allah’ın dinine teslim olursak, Allah’ın vahyine uyarsak, Allah’ta bizi elbette bu büyük günahlardan ve sapmalardan koruyacaktır. Şunu hiç bir zaman unutmamak gerekiyor. Dinin Allah’tan olanıyla, dinin kültürden olanını birbirine katmamak gerektiğini unutmayalım. Dinin kaynağı Allah’tan gelen vahiy yani KUR’AN ’dır. Peygamber ise, KUR’AN ’ın hayatında tatbikini yapmasıdır, KUR’AN ’a ilave eden değildir. Başkalarının sözlerine uymak, onların fetvalarını din zannetmek de Allah’ın ve Peygamberlerinin sözünün önüne geçmektir. Yine dinde ihtilaf olmaz, dinde ihtilaf edenler, Allah tarafından zalim olarak ilan edilmiştir. Yapmamız gereken şöyle olmalıdır.Allah’ın dini ile kültürden oluşan din anlayışını birbirinden ayırıp ona göre konuşmalıyız. Bu İslam’ın şartı değil mi? Müslümanların KUR’AN ’a uymamaları, onun yerine hurafelerden oluşan sözlere uymak başta şeytanı ve din düşmanlarını sevindirmektedir.
KUR’AN ’ın akla ve düşünceye verdiği önemi görmezlikten gelerek ve İslam’ın temellerinden biri olanı söylememek peygambere hakaret ve iftira değil de nedir? Peygamber Allah’ın emri olan KUR’AN ’da ki, 4/ Nisa 82. “Hala KUR’AN üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı.” Yine 47/ Muhammed 24. “Onlar KUR’AN ’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi? Bu ve benzeri ayetleri ne yapacağız? Veya 5/ Maide 63. “Din adamları ve alimleri onları günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! Yaptıkları işler ne kötüdür.” Aklı olmayana dinin emri farz değildir, aklı olmayan ibadet yapabilir mi? Aklı kullanmak, düşünmek ibadetlerden önde gelmektedir. İnsan aklı olmayınca hiç bir şeyi uygun yapamaz. O zaman sormak gerekir, Peygamber İslam’ın şartlarından aklı çıkartır mı? Veya aklı devreden çıkartırsak o zaman İslam ve din diye bir şey kalır mı? 67/ Mülk 10. “Ve: Şayet kulak verip veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli cehennemin mahkumları arasında olmazdık..” veya 25/ Furkan 44. “Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsunuz? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” Demek ki Allah, önce aklı yaratıyor, ardında kabul etmeleri için, peygamberleri vasıtasıyla vahyi onlara gönderiyor. 2/ Bakara 197. “Ey akıl sahipleri Benden ve emirlerime muhalefetten sakının.”