Hayat, çoğu zaman bizim çizdiğimiz yollardan ziyade kendi kurallarını koyar. İnsan, geleceğini planlarken hayalleriyle, hedefleriyle, hatta en ince detaylarıyla uğraşır. Ancak, yaşamın özü tam da bu planların dışında şekillenebiliyor bazen. Çünkü hayat, bizim hazırladıklarımızı bir kenara bırakıp kendi sürprizleriyle karşımıza çıkar. Plan yapmak, insana kontrol duygusu verir, geleceğe güvenle bakmasını sağlar. Fakat kontrol edemediğimiz
şeyler vardır. Bir akşam ansızın gelen bir haber, yolumuzu değiştiren bir rastlantı ya da zorluklar karşısında beklenmedik bir mücadele. Ölüm mesela gerçekliğine inanırız kayıplar
yaşayacağımızı biliriz ama ne zaman başımıza geleceğini tahmin edemeyiz. İşte bu noktada hayatın bizden daha büyük olduğunu fark ederiz. Son günlerde yaşadıklarımla bunu daha
iyi anladım. Her şey yolunda giderken bir ölüm haberiyle tüm planlar alt üst olabilir ya da her şey kötü giderken tek bir güzel haberle umutlar yeniden yeşerebilir. İşte buna hayat diyoruz…
Sonuç olarak biz ne kadar plan yaparsak yapalım hayatın bize sunduklarını yaşıyoruz. Ama şöyle düşünebiliriz başımıza gelenler de bu planların bir parçası ve hayatı asıl şekillendiren onlar. Hayat bizimle konuşan bir öğretmen gibi. Önemli olan, onun söylediklerini duymak ve
kabullenebilmektir. John Lennon’un ‘’Hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir’’ sözünü birçoğumuz duymuşuzdur. Bu söz aslında yaşamın belirsizliğini ve kendine has doğasını
özetler. Hayat, bir yolculuk. Biz bu yolculukta sadece rotayı çizebiliriz yolculuğun kendisi ise bizim kontrolümüz dışında gelişir.