Bilirsiniz meşhur bir söylem var ; "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu ?" diye. Özellikle birinin söz ve davranışının, diğer bir ifade ile eylem ve söyleminin birbirini tutmadığı zaman, bunu belirten bir şaşkınlık ifadesi olarak söylenir.
Hatırlarsınız, daha önceki yazımda da ifade ettiğim üzere, eski "Hazine ve Maliye Bakanı"nın görevinden 8 Kasım'da, ülkemiz tarihinde bir ilk olduğu şekli ile "af edilmesi" ve hiç bir hesap vermeden, açıklama dahi yapnadan ve görevini yeni bakana bile devretmeden, enteresan bir tarzda ortadan yok olması sonrasında, acilen, iktidar tarafından ülkede yaratılan ekonomik ve hukuk/adalet krizinin kabulü anlamına da geldiği üzere, en kısa zamanda ekonomi ve hukuk alanında reformların açıklanacağı da ilan edilmesine rağmen ;
Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı ataması ve pek tabii faiz artışlarını saymak isek, neredeyse 3 aydır bu konuda henüz somut bir adım atılmaz iken ;
Sn. Cumhurbaşkanı, 1 Şubat 2021 akşamı Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası açıklamalarında, "belki Türkiye’nin 'Yeni Bir Anayasa' tartışma vakti gelmiştir" diyerek, dikkatlerin enterasan bir şekilde "Yeni Bir Anayasa" vaadine çevrilmek istendiğine tanıklık ettik.
Bu arada aynı saatlerde, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne Prof.Dr.Melih Bulu’nun atanmasını, haftalardır anayasal hakları gereği sessizce protesto eden öğrencilerin, polis tarafından kampüsün adeta basılması, ablukaya alınması sonucu, İstanbul Valiliği tarafından yapılan açıklamaya göre, 159 kişinin gözaltına alınması durumu yaşandı. Dolayısıyla, bu iki olay bile iktidarın eylem-söylem farklılığının, yaşadığı çelişkinin, savrulmanın "aynası"dır diye düşünüyorum.
Tabii bu vaad, gündem değiştirme amaçlı mı ?
Yoksa, gerçekten iktidarın böyle bir niyeti var mı ?
Şimdilik bunu bilmiyoruz. Onu da bize zaman gösterecektir.
Peki, iktidar bloku tarfından öve öve bitirilemeyen, adeta Türkiye'ye çağ atlattığı söylenen, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi(CBS),15 Temmuz 2016 hain darbe kalkışması sonrası, Milliyetçi Hareket Partisi'nin desteği ile daha yeni, yani 16 Nisan 2017’deki referandum ile yapılan Anayasa değişikliği ile kabul edilmişti.
Sonrasında da 24 Haziran 2018 seçimleri ile CBS' ne geçilmişti.
Hatta bu yeni sisteme çoğu zaman dünya da eşi benzeri olmadığı için "Türk Tipi Başkanlık"da deniyor...
Tamam da, bize özgü bu muhteşem sisteme ne oldu şimdi ?
İktidar tarafından Anayasa değişikliğinden bahsedilmesi sizce ilginç değil mi ?
Lakin, son yapılan araştırmalar, halkın yüzde 60'nın "Türk Tipi Başkanlık"da denilen bu sistemden memnun olmadığı ve ülke ekonomisine, bağımsız olması gereken kamu kurumlarının itibarına, yargı sistemine/hukukun üstünlüğü, özgürlükler, demokrasi vb alanlarda Türkiye'yi çok gerilere çektiği düşüncesinde.
Hal böyle olunca, bir vatandaş olarak, iktidar bloku
"Türk Tipi Başkanlık"tan vazgeçip, bu kadar yetkiyi de bırakıp, geniş muhalefet blokunun savunduğu "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem"e geçmeye mi niyetlendi ? diye düşünmeden edemiyoruz.
Bu durum bana, 1944'de Ankara Valiliği yaptığı sırada Nevzat Tandoğan'nın bir sanığa söylediği rivayet edilen ;
"Milliyetçilik lazımsa, bunu biz yaparız.Yok komünizm gerekiyorsa, onu da biz getiririz" söylemini hatırlatıyor.
Trajikomik bir vaziyette, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem lazımsa, onu da ben getiririm" diyerek, iktidar geniş muhalet blokundan rol çalıp, ön almak mı istiyor ?
Bu arada, Sn. Cumhurbaşkanı'nın, "Yeni Bir Anayasa" derken, "kraldan çok kralcı olan, yani CBS'ni bazen Ak Parti'den daha fazla savunan ittifak ortağı Sn.Bahçeli ile "anlayış birliğine varılması" durumuna vurgu yaptığını da not edelim.
Kim bilir; Iktidar/iktidar bloku devlet yönetiminde yaptığı hatalar yüzünden son yıllarda rekor kıran işsizlik, hayat pahalılığı, faizler, üçretlilere yapılan artışın 3-5 katı olarak gelen zam furyası, esnafın, çiftçinin, geçim derdindeki asgari ücretlinin, memurun, emeklinin çaresizliği gibi halkın yüzde 90'ını etkileyen ve artık örtbas edilmeyen somut sorunlar, hukuk, demokrasi, özgürlükler alanında yaşanan sıkıntılar, güven itibar kaybı ve tüm bunlara ilave/ tuz-biber olan ve halk tarafından da iyi yönetilmediği düşünülen, ne zaman son bulacağı hiç bilinmeyen salgın hastalık nedeni ile olası bir erken seçimde iktidarı kaybetme riski olduğunu düşünüyordur !
Dolayısıyla, bize enreresan gelse de iktidar yeni bir referandumla ön almak ve halk nezdinde güven tazelemek istiyor olabilir !
Ne dersiniz ?