PANDEMİ dönemi başladığı günden beri ekonominin ne durumda olduğunu, piyasanın nasıl olduğunu esnafın sanayicinin tüccarın ekonomik sıkıntı içersinde olduğunu hepimiz çok iyi bilmekteyiz.
Birilerinin pandemi dediği yani salgın dönemi birilerinin isteyerek ve planlayarak dünyanın başına bela ettiği bir illet değildir.
Bunun içinde bütün dünya devletleri bizim gibi sıkıntı çekmektedir.
Sağlık bakımından da ekonomi bakımından da dünyadaki devletlerin hiç birinin bir diğerinden farkı yoktur.
Bunun için de bizim ülkemizin de aynı kategoride olduğunu herkes bilmektedir.
Ancak ne var ki ağzını açan hükümete dolayısıyla devlete yüklenmekte tüm kabahati onlara bulmaktadır.
Son günlerde mahalli ve İstanbul gazetelerine baktığımız zaman ağzını açan esnaf geçinemediğini zor durumda olduğunu salgın döneminde ticaret yapamadığını söylüyor.
Servisçi esnafı okulların kısmen açılmış olmasına rağmen servislerin boş beklediğini ve bu güne kadar bir tek öğrenci kaydı bile yapamadıklarını söylüyor.
Kırtasiyeci esnafı dersen aynı durumda bir kalem ucu bile satamadıklarını söylüyorlar.
Bir de ana muhalefet partimiz var ki bu partinin sözcüleri kelimenin tam anlamıyla evlere şenlik.
Yerli yersiz haklı haksız bütün olanlardan önce hükümeti iktidar partisini ve devleti suçluyorlar.
Önceki gün bu partinin sözcüsü konumunda olan bir gazetede şöyle bir haber vardı: “CHP için yapılan ankete göre esnaf kan ağlıyor her gün yüzlerce iş yeri kapanıyor, ekonominin ele alacak bir tarafı yok” gibi açıklamalar yapılmış ve piyasada çekilen sıkıntılarda madde, madde sıralanmıştı.
Bütün bunları görünce kendi kendime “Bu açıklamaları yapanlara sormak gerekir bu salgını hükümet mi devlet mi veya iktidar partisi mi getirdi. Okulları bilerek ve isteyerek mi tatil ettik. Okulları tatil etmeselerdi bu siyasi partinin sözcüleri bakalım ne diyeceklerdi. Siz olsanız ne yapardınız?” gibi soruları sordum.
Yine kendi kendime verdiğim cevap “Bu salgın hükümetin de, devletin de partilerinde dışında gelişen bir olay kimse isteyerek kendi insanını zora sokmak istemez. Ama başa gelen de çekilir. Biraz sabretmek gerekir. İsraftan lüksten kaçınmak gerekir. Çok çalışıp çok üretmek ve el aleme muhtaç olmamak gerekir” Fakat bunlar sanki her şeyi hükümet yapıyormuş gibi bin bahaneyi birden buluyorlar. Tabii kendilerinin ne yapacağı veya bir çözüm teklifleri yok.
Ana muhalefet partisinin sözcüsü konumunda olan gazetede yazılanlar da parti yetkililerinin söylediklerinin tıpkısının aynısı onlardan bir farkı yok.
Ayrıca haberin üst başlığında CHP için yapılan anket deniyor arkasından da hükümet devlet iktidar partisi eleştiriliyor. Peki bunlarda başka ne bekleyebiliriz ki, bu adamlar kürsülere çıkıp “Millet bize muhalefet etme görevini verdi. Biz iktidar partisi hükümet doğru da yapsa eleştirmek ve karşı çıkmak zorundayız yanlış da yapsa eleştirmek zorundayız.” demektedirler.
O halde ben şahsen o anketin neticesine zerre kadar inanmadım ve itibar da etmedim, etmem de. Çünkü işin başında anketin yanlı olduğu belirtiliyor ve ondan sonra suçlamalar sıralanıyor.
Her neyse bunu herkse biliyor ama bir de ben hatırlatmak istedim.
Gelelim çekilen ekonomik sıkıntıların çözümü konusuna. Bana göre millet olarak biraz sabretmemiz. İsraftan kaçınmamız. Lüksten kaçınmamız ve çok çalışıp çok üretip çok kazanmamız gerekir.
Elbette iktidarın yanlışları, eksikleri ve hataları vardır. Yok demek mümkün değildir. Ama bu dönemde iktidarı eleştirmek kimseye bir şey kazandırmaz sadece eleştiri sahiplerinin düşüncelerini ortaya koyar.
Salgın Allahtan gelen ve dünyadaki bütün insanlar için geçerli olan bütün devletlerde coğrafyalarda yaşanan bir sıkıntıdır.
Biz bu durumda birilerini suçlamakla bir yere varamayız biraz daha sağduyulu, olumlu, ılımlı davranıp vatandaşı paniğe düşürmememiz gerekir.
Son olarak şunu da belirteyim ki sabırlı olmaktan başka yapacak bir şey yoktur. Biz sabredip kurallara uyarak salgınla mücadele edip takdiri de Cenabı Allah’a bırakmalıyız.
“Bakalım Mevla neyler
Neylerse güzel eyler”