Rasyonalite inançların, duyguların ve arzuların insan davranışlarını belirlemesidir. Daha açıkçası, rasyonellik bireyin yararını en yüksekte tutması olarak da ifade edilmektedir.
Rasyonel davranış kişiden kişiye değişmektedir. Mesela birisi uykusuz kalarak çalışmayı tercih edebilir, bir başkası ise uykunun daha faydalı olduğunu düşünerek yatabilir. Her ikisi de rasyonel davranmaktadır.
Rasyonel insan kavramı ekonominin en önemli kavramlarından birisidir. Rasyonel insan, bilgisi ve deneyimiyle hareket eder ve verdiği kararlarda fayda-maliyet analizi yaparak en yüksek faydayı sağlayan insandır.
Ancak, gerçek hayatta insanların rasyonel kararlar veremedikleri görülmektedir. Bu durum kişilerin duygusallığından ve yeterli bilgiye sahip olamadıklarından kaynaklanmaktadır.
Rasyonellik, ekonomik olayların açıklanmasına kolaylık sağlamaktadır. Analizlerde insanların rasyonel davrandıkları kabul edilmektedir. Fakat, bu genellemeyle gerçek hayatta karşılaşmayız.
Davranışsal ekonomi, ekonomi biliminde yer alan matematiksel modellemelerden sıyrılarak yapılan deneylerde bu durumu kanıtlama gayretindedir.
Deneysel ekonominin elde edilen sonuçları, neoklasik ekonominin rasyonelliği ile paralel değildir. Yani, bireyler bütün seçenekler arasından seçim yaparlarken bazen kendilerini mutlu etmeyen seçeneği tercih etmektedirler. Çünkü, bireyler seçeneklerin tamamını değerlendirememekte, tam bilgiye sahip olmamakta, duygusal olmakta ve çevresel faktörlerin etkisiyle en iyi kararları verememektedirler. Bireylerin bu sebeplerle doğru kararlar verememelerine sınırlı rasyonellik denilmektedir.
Sınırlı rasyonellikle mükemmel rasyonellik arasında fark vardır. Mükemmel rasyonellikte varsayımlar, matematiksel yöntemler ve bireysel kararlar etkili olmaktadır.
Sınırlı rasyonellikte ise, kişilerin gerçek yaşamdaki davranışlarının ölçülmesi gerekiyor. Bireyler kararlarında hiçbir kriteri dikkate almazlarsa ve faydaları düşünmeden kararlar alabiliyorlarsa buna irrayonellik denilmektedir.