İnsanlar bir şeyler yaparak veya yapmayarak öğrenirler. Yani, davranışlarımız sonrasında öğreniriz.
İnsanlar defalarca denendiğinde eğer sonuç alamıyorlarsa çaresizleşirler. Çaresizlik zamanla yerini hiçbir şey yapmamaya ve korkaklığa bırakır. Bu duruma “Öğrenilmiş Çaresizlik” denilmektedir.
İnsanlar istediklerini alamayınca isteyerek yaptıkları davranışlar azalmakta zorunlu davranışları artmaktadır. Örneğin, memurların çoğu işe gider ama isteksizdirler.
Öğrenilmiş çaresizlik içerisine düşenler zamanla düşünme yeteneklerini de kaybetmektedirler. Öğrenilmiş çaresizlikte davranış ve sonucu arasındaki bağ kopar ve insanlar büyük hatalar yapmaya başlarlar. Örneğin, mahkûm kendisini kader kurbanı olarak görür, hâlbuki öldürmüştür.
Öğrenilmiş çaresizlik duyguları da zayıflatmaktadır. Uzun süre denedikten sonra sonuca ulaşamayanlar acı çekmeyi kabullenirler ve acıyla yaşamaya başlarlar. Toplumlarda arabesk kültürü böyle yaygınlaşmaktadır.
Öğrenilmiş çaresizlik insanları biyolojik olarak da çökertmektedir. Örneğin, öğrenilmiş çaresizlik içerisinde olan insanların savunma mekanizması çalışmamaktadır.
Köpekler ve fareler üzerinde yapılan deneylerde öğrenilmiş çaresizlik açıkça görülmektedir. Köpekler, fareler bir kutuya konulmuşlar, kutuda kaçacak yer bırakılmamış ve köpeklere, farelere her 5 saniyede bir elektrik şoku verilmiştir. Köpekler ve fareler kaçmaya gayret etseler de kutudan çıkamamışlardır. Bir zaman sonra köpekler ve fareler elektrik şokuyla yaşamaya alışmış, kutu kapakları açılsa bile kutu dışına çıkmamışlardır.
Günümüz Türkiye’sinde öğrenilmiş çaresizlik daha çok kadınlarda görülmektedir.