Bir deneyde suç oranı yüksek fakir bir şehre ve daha yüksek bir yaşam standardı olan başka bir şehre kaputları aralık ve plakaları olamayan birer araba yerleştirmişler. Fakir şehirdeki araba 3 gün içerisinde baştan aşağı yağmalanır. Diğerine ise, bir hafta boyunca kimse dokunmaz. Daha sonra ne olacağına bakmak amacıyla dokunulmamış sağlam arabanın kelebek camı çekiçle kırılır. Birkaç dakika sonra, bu otomobil de kullanılamaz hale gelir.
Olay Amerika’da suçlarla mücadelede çok başarılı olan valiye sorulduğunda şunları söylemiştir: “Boş bina düşünün. Binanın sadece bir camı kırık olsa bile o cam hemen tamir edilmezse yoldan geçen herkes bir taş atıp binanın tüm camlarını kırmaya başlarlar. Ben ilk cam kırıldığında tamir ettirdim”.
Deneyi yapan hocalar gözlemlerini şöyle değerlendiriyorlar: Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci de aynı fakir şehirde olduğu gibi, önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse oradan geçenler bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünerek diğer camları da kırmaya başlıyorlar. Ardından daha büyük suçlar geliyor. Bir süre sonra o sokak, polisin bile giremediği bir alana dönüşüyor.
Görüleceği gibi her şey “ilk masum” yanlışla başlıyor. Buna tedbir alınmayıp kayıtsız kalındığında “büyük suça” davetiye çıkarılmış oluyor.
Belediye başkanı ilk önce toplu taşıma araçlarına biletsiz binenlerin, yola çişini yapanların ve çöp atanların peşine düşmüştü. Günümüzde bu şehir sorunlarının birçoğunu geride bırakmıştır.
Kırık camlar teorisi iş dünyasında da birçok soruna çözüm getirmektedir. Örneğin; güzel bir mağazanın boyası dökülmüş duvarı, ya da işyerini telefonla arayan birisinin 20 dakika müzik dinledikten sonra hattının kesilmesi iş dünyasının kırık camlarıdır. İşletmelerde kırık camlar tamir edilmezse zarar kaçınılmazdır. İki firmadan birisinin büyümesi ve diğerinin yarıştan çekilmesi kırık camların tamir edilmemesiyle ilgili olabilir. Firmalarda önemsiz gibi görünen sorunlar hemen çözüme kavuşturulursa hatalar büyüyemeyecektir.