Türkiye’deki insanların öldüğü devasa orman yangınları ve sel baskınları ekonominin ilkeleri ve çevre konusunu gündeme getirmemize sebep oldu.
Sürekli büyüyen ekonomilerin çevreye büyük maliyetler yüklediğini herkes biliyor. Tartışmak istediğim konu, ekonomi ilkelerinin çevre kirliliğini azaltıp azaltamayacağıdır.
Çevre kirliliği sorununun fiyatı harekete geçiren arz ve taleple çözülebileceğini iddia etmek için, konuya yenilenen ve yenilenmeyen kaynaklar açısından bakmamız gerekiyor.
Yenilenen bir kaynak olduğunda, talep ne kadar fazlaysa bundan para kazananlar yenilenen kaynaklarını daha da büyütmek isteyeceklerdir. Ekonominin ilkesi burada işe yarıyor anlaşılan.
Yenilenmeyen kaynaklar söz konusu olduğunda ise, nüfus artışı veya başka bir sebeple talep arttığında kaynak fiyatları yükselecektir. Doğal olarak üreticiler kaynak fiyatları arttığı için daha verimli çalışmaya başlayacaklarıdır.
Sorun ekonomide “Kamu Mallarının Trajedisi” teorisine bakıldığında ortaya çıkıyor. Kamu malları söz konusu olduğunda (örneğin göl gibi) üreticiler amansızca çevreyi kirletmektedirler.
Devlet kamu mallarının trajedisine mani olmak için, çevreyi kirleten sektörleri sınırlamalıdır. Sınırlama izin belgesine bağlandığında, üreticiler izin belgelerini alıp-satabileceklerdir.
Çevreyi kirletenler veya çevreye zarar veren üreticiler, bizzat kirlilikten etkilenen kişilere belirli bir bedel de ödeyebilirler.
Görüldüğü gibi, çevre hedeflerine ulaşabilmek amacıyla ekonominin ilkeleri kullanılabilecektir.