Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin yaklaştığı bu günlerde, özellikle Cumhurbaşkanı adayları seçilmeleri durumunda yapacakları hizmetler ve bunun sonucunda memleketi getirecekleri nokta konusunda seçim vaatlerini açıklamaya başladılar.
Ekonomiden, sosyal hayata, kültürden, eğitime, tarımdan sosyal güvenceye kadar insanımız ve ülkemiz için takdire şayan plan ve programlar vaat ediliyor. İnşallah bu vaatler hayata geçirilir ve ülkemiz muasır milletler seviyesinin üzerine çıkarılır. Temennimiz ve beklentimiz budur.
Televizyon ekranlarına, sosyal medyaya ve yazılı basına yansıyanlar seçim vaatleri arasında ülkemizde yaşanan ve hâlende yaşanmakta olan, geçmişten kalan ve hâlâ devam eden hukuksuzluk, adaletsizlik ve bunların kurbanı mazlum mahpuslar hakkında bir vaade rastlayamadık. Ya da dikkatimden kaçtı bilemiyorum.
Kamuoyunun yakından bildiği gibi 28 Şubat 1997 darbe döneminden bu yana, dönemin darbecilerinin brifinglerde verdikleri talimatları emir kabul eden, hukukun ve adaletin değil darbecilerin emir kulu olmuş hâkim ve savcıların, yargılamadan tutuklayıp hapse attığı, bugüne kadar da hapishanelerde unutulan mazlumlardan 610 kadarı olayın üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen hâlâ unutulmuş bir şekilde cezaevlerinde ömür tüketiyorlar. Bunların yeniden yargılanarak özgürlüklerine kavuşma taleplerine ne yazık ki yetkililerden kulak veren olmadı.
25 yıldan fazla bir zamandır cezaevinde bulunan, kumpasla tıkıldıkları cezaevlerinde yaşları 70-80’leri bulmuş Sivas olaylarının mazlum ve mahpuslarının yeniden yargılanarak hürriyetlerine kavuşma ya da Cumhurbaşkanının hukuki yetkisini kullanarak ihtiyarlık ve hastalık sebebiyle cezalarının kaldırılması taleplerine de ne yazık ki bugüne kadar kulak veren bir Allah kulu çıkmadı.
15 Temmuz kanlı darbe girişimi sonrası asılsız ihbarlarla FETÖ üyeliği ile suçlanarak görevinden alınan ve tutuklanan, olayın üzerinden 2 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen, hakkında suçlayıcı delil bulunamayan iddianame hazırlanamayan ama görevine de döndürülmeyen çok sayıda masumun durumuna da ne yazık ki el atan bir kurum ve sorumlu kişi olmadı, olamadı. (Az sayıda olan kişiler hariç)
FETÖ üyeliğinden dolayı işlem gören ama hakkında iddianame hazırlanamayan delil bulunmayan görevine de döndürülmeyen özel sektörün de kamuoyu korkusu ile iş vermediği binlerce mağdurun ve yakınlarının durumunun ne olacağı konusunda ne yazık ki! Devlet ricalinden bir girişim olmadı, olamadı. Bunların önemli bir kısmı kahırla devlete ve hükümete güvenmeyen devletin adaletini güvenilmez sayan insanlar haline geldiler.
Bu konu ile ilgili örnek vermek istiyorum.
Kayseri dışında esnaf bir tanıdığım vardı. FETÖ suçlamasıyla hapse girip çıkmıştı. Durumunu sorduğumda halini şöyle özetledi; Bir gün FETÖ suçlamasıyla gözaltına alındım ve tutuklandım. 11 Ay sonra hâkim karşısına çıkarıldım. Soruşturma dosyam bomboştu. Beni suçlayıcı hiç bir belge yoktu. Hâkim ‘FETÖ’cü olduğun söyleniyor’ dedi. ‘Bende değilim’ ‘Böyle bir örgütü tanımıyorum’ dedim. ‘Hakkında şikâyet var dedi. Şikâyetçi olduğu söylenen tanımadığım bir adamı getirdiler. Adama benim için FETÖ’cü dilekçesi vermişsin. İspatın var mı dediler. Adam, ‘Bilmiyorum çevrede FETÖ’cü olduğunu söylediler. Bende devlet araştırıp tespit etsin diye dilekçe verdim’ dedi. ‘Başka bildiğim yok’ diye sözünü tamamladı. Hâkim şikâyetçi olduğu söylenen şahıs hakkında herhangi bir işlem yapmadan şahsı gönderdi. Ben 4 ay daha cezaevinde bekletildikten sonra tutuklanmamın üzerinden 15 ay geçtikten sonra serbest bırakıldım. Dosyamda da hiçbir suçlayıcı belge yoktu. Eğer devletin adaleti böyleyse vay bu milletin haline diyerek sözlerini kahırla tamamladı.
Sivas olayları, mağdur ve mazlumları, 28 Şubat mazlum ve mağdurları FETÖ’cü suçlaması ile hakkında belge, bilgi, hâkim kararı olmadan kamuoyuna suçlu diye ilan edilen devletin adaletinden başka dünyada sığınacak güvencesi olmayan masumlar, yakınları suçlansa da kendileri hiçbir suça bulaşmayan ama kamuoyu ve çevrelerinde suçlu muamelesi gören ister FETÖ, ister 28 Şubat, ister Sivas mahkûmları ya da diğer davaların mahpuslarının hiçbir ihtiyaçları sorulmayan masum ve mazlum sahipsiz yakınlarının sahibi kim acaba? Bu insanlar Cumhurbaşkanı adaylarımızın gündeminde ne kadar var. Bunların gelecekleri için neler düşünüyorlar.
Ne diyordu adaletin timsali Hz. Ömer;
Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu
Gelirde Ad-li ilahi sorar Ömer’den onu
Cumhurbaşkanı adaylarımızın yönetecekleri vatandaşlar arasında olan ve onların yöneteceği devlete, Allah’ın emaneti olan yukarıda bahsettiğim insanların durumlarını da gündemlerine almalarını bunun için yapacaklarını vatandaşlarla paylaşmalarını bekliyor, barış, kardeşlik içinde adaletin ve doğrunun hâkim olduğu bir seçim dönemi temennisiyle seçim sonuçlarının hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Selam ve Dua ile…